57.YİRMİ SEKİZ'İN HİKAYESİ

38.4K 2.7K 1.5K
                                    

Mer-ha-baaaa!
Nasılsınız?
Sizi çook özledim canlarımm.


Sınır 1200 ve 1000 yorum.

Uzun, güzel bir bölümle geldim.
Keyifli okumalar. Sizi seviyorum.
Galp, galp, galp💙🖤

Bölüm 57: "Yirmi Sekiz'in Hikayesi"

İkindi güneşi evin duvarlarını parlak bir sarı banyosuna tutarken çıplak ayaklarla ilerlediğim koridorda mutfağa girdim. Korkunç bir sıcak vardı. Evden dışarıya adım dahi atmak istemiyordum. Evin en üst katta olması iki tane pencere açıldığında bile ferahlatıcı bir cereyan etkisi bırakıyordu, öte yandan yatak odasında klima da vardı. Böylesine serin ve ferah bir ortamdan çıkıp yakıcı sıcakta kendime işkence edemezdim.

Midemin kazındığını hissettiğim anlarda dolabın açık kapağından rafları süzüyordum. Sanırım canım tatlı bir şeyler çekiyordu. Parmaklarım ezbere bildiği bir adrese gider gibi dolabın üçündü rafına vardı, oradaki birkaç poşeti sağa sola ittirerek arkada kalan incir reçeli kavanozunu yakaladı. Geri çekilip dolabın kapısını ayağımla ittirdim ve çekmeceden bir çatal alarak salonun yolunu tuttum.

Henüz reçel sıcakken doldurup kapattığım kavanozlar marketten alınan bir kavanoza göre çok daha zor açılıyordu. Çatalı düşürmemek için çabalarken içeri odaya ayak bastığım anlarda hala kapağı açmak için uğraşıyordum. Birkaç gündür kavalımda ciddi bir ağrı vardı, nedenini bilmediğim bu ağrı beni sık sık rahatsız ediyordu; belirli saatlerde zayıflasa da asla bedenimden silinmiyordu. Ağrının arttığı anlardan birisindeydim ama Kıvanç'a belli etmemek için keyfim yerindeymiş gibi davranıyordum.

Kavanozu açması için balkonda sigara içen Kıvanç'a doğru yürürken tüm dikkatimi verdiğim kavanoz yüzünden hiç de yavaş sayılmayacak bir şekilde kavalımı sehpanın sivri köşelerinden birisine çarptım. İçinde acıyı zaten muhafaza etmekte olan kemiğim ikinci bir darbeyle daha da ağrıdığında kavanoz elimden kayarak parkeye çarptı ve etrafa saçılan cam parçaları incirlere de saplandı.

Batıl inançlarınız var mıydı?

Ben küçükken simsiyah bir kedi gördüğümde kendimi çok huzursuz hissederdim. Bu yüzden uzun bir dönem kedilerle aram iyi olmamıştı. Özellikle de siyah olanlarla... Onlarla göz göze gelmemek için her şeyi yapardım. Zamanla bütün bu saçma sapan düşüncelerden kurtuldum ama şimdi, önümdeki kırık kavanoza bakarken sanki simsiyah bir kediyle göz göze gelmiş o küçük Berfin'in göğsündeki huzursuzluğu ben de hissediyordum.

Kıvanç incir reçelini bana benzetirdi. İncir reçeli paramparçaydı.

"Berfin!" Düşüncelerim arasından Kıvanç'ın bir cam kırığı kadar keskin olan sesi duyulduğunda başımı kaldırıp onun gözlerine baktım. "Geri çekil biraz," dedi arkama geçip beni geriye doğru çektiğinde. "Otur şuraya, ben toplayacağım tamam mı?" Korkunun gerdiğini hissettiğim yüzüme baktı. Uğursuzluk cam parçaları gibi her yere saçılmıştı sanki. "İyi misin güzelim?"

Başımı salladım. Oysa iyi değildim.

Neden bu kadar yoğun ve anlamsız hissettiğimi bilmiyordum. Verdiğim tepkinin çok büyük olduğunun farkında olmakla birlikte duygularımın dışa vurumunu engelleyemiyordum. Parçalanmış kavanozdaki camlar gözlerimi kesmeden önce bakışlarımı önüme çevirebilmiştim. Kıvanç oradaki parçalarla ilgilenirken öylece duruyordum. Hafiften titreyen ellerim çıplak bacaklarımın üzerinde duruyordu.

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin