45.YANGIN YERİ

47.9K 3.1K 1.7K
                                    

Ben geldim!
Geçen bölümden sonra çok geç kalmayayım dedim.
O kadar güzel bir ilginiz vardı!

1450 oy ve 1000 yorum sınır.
Sizi seviyorum.

Keyifli okumalar.
💙🖤

Bölüm 45: "Yangın Yeri"

Acının kadehi kalbimin ortasında kırılıyordu.

Saçlarımın kırık uçlarına bakıyordum. Vitamin eksikliğinden değil de sevgi eksikliğinden kırılan tırnaklarıma, aşkımın beni paramparça edişine ve ruhumun günbegün ölüşüne bakıyordum. Sırtımdaki bu kamçı artık derimi dövmüyordu. O kamçı, yarılan derimin altındaki kaburgaları ve omurgamı parçalamaya başlamıştı artık.

Katlanamıyordum.

Düşüncelerimin beni boğuyordu. Bedenimde gezen hayali eller beni öldürüyordu. Atamıyordum üzerimden o korkuyu, söküp çıkartamıyordum damarımdan bu sancıyı. Her gün bir umutla uyanamıyor olmak, her günü bir yük olarak görmek yaşamı küflendiren yegane şeydi. Ve hayat her sabah güneş ışığında o küflenmiş bedenini bana pazarlıyordu. Neden her gün bir parça alıyordum o küften? Neden kendimi zehirlemeye, kendimi kan dolu bir ölüme mahkum ediyordum?

Onun için, dedi yüzünü saçlarıyla kapatmış içimdeki kız. Sadece o güzel adam için.

Utanıyordum. Bedenime dokunulmasından mı? Hayır, hayır! Sevdiğim adamın babası tarafından o pozisyona zorla sokulmuşken bulunmaktan mı? Hayır, hayır. Güçsüzlüğümden utanıyordum. Onca çabama rağmen her şeyin o insanlık dışı herifin altında kalakalmış olmaktan utanıyordum. Eğer o gelmeseydi...

Hızla lifi alıp bedenimi sürtmeye başladım. Tenim kıpkırmızı kesilene kadar, kollarımdaki ince deri soyulana kadar lifi etime sürtmeye devam ettim. Bir bıçağı alıp onun dokunduğu yerleri kesmek istiyordum. Bir bıçak alıp onu kesmek, onu kanatmak, onu öldürmek, hatta onun ciğerini deşmek istiyordum. İçinde bir yerlerde hiç mi insanlık yok mu diye ayıkken onun kalbini açmak istiyordum ama bu sorunun cevabını biliyordum.

Onun hiç insanlığı yoktu.

Oturduğum küvetin içinde, bedenimi saran su çoktan soğumuştu. Bedenim bir sara hastasının nöbetinden kesitlerle titrerken dur durak bilmeyen yaşlar gözlerimden akmaya devam ediyordu. Midem çalkalanıyor, hissettiğim acı beni kusmaya itiyordu. Ayaklarımı kendime çekmiş, kollarımı bedenim kadar çıplak olan bacaklarıma sarmıştım. Kıpkırmızı kollarımdan ve bedenimin genelinden gelen kanın farkındaydım. Derimdeki aşınmadan ötürü suyun rengi berraklığını kaybetmişti.

Buradaydım. Cihan Avlanmaz'ın evinde.

Bir cesetten farkı olmayan bedenimi o asfalttan kazıyıp benim için evinin kapılarını açan adamın evinde. Her şey hayal meyaldı. Burnuma dolan kan ve barut kokusu, kalktığım an kusmam, arka arkaya geçirdiğim bilinç kayıpları... Şimdi içinde olduğum banyoya bir kadın tarafından sokulmuştum. Yarım saat önceydi, bir saat önce de olabilirdi. Belki de ay bu kadar yükselmeden önceydi.

Hatırlamıyordum.

Kapı tıkladığında suyun dalgalanmasına neden olacak kadar kuvvetli bir irkilme bedenimi etki altına aldı. Celladının kapıya dikildiğini bilen bir hükümlünün göğsünde büyüttüğü korku misali gözbebeklerimde büyüttüğüm korkuyla kapıya döndüm. "Kızım?" Kadının şefkatle sarılmış sesi duyuldu. "İyi misin?"

"Ben..." Dudaklarımdan dökülen cansız ses benim dahi kulaklarıma ulaşmadan dalgaların vurduğu kumdan kale gibi devrildiğinde bağırdığım için zaten içinde yırtıklar saklayan boğazımı temizledim. "İyiyim, çıkıyorum." Sesim boğuluyormuşum gibiydi. En son böylesine kuvvetli bir ses kaybı yaşadığımda Kıvanç vurulduğu için ağlamıştım.

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin