20.KAYIP

69.6K 4.1K 1.9K
                                    

Ben geldim!
1500 oy ve 1000 yorum.
Çok hızlısınız, size yetilnehe çalışıyorum.
Dün uyumuşum, sağ olun çökertmişsiniz bildirimleri.😅

Keyifli okumalar...💦

Bölüm 20: "Kayıp"

Soğuk.

Bütün bedenimi yarıp ruhuma kadar işleyen soğuğun ipleri boğazıma da yapışmıştı. Kaçmıştım. Kendimi verdiğim adamdan, arkadaşlarımdan, sadece bana zarar verenlerden değil beni sevenlerden bile kaçmıştım. Geldiğim yer, bütün hayatımın geçtiği o izbe evdi işte. Yanmış evin isli duvarlarına sırtımı vermiş, bir köşede büzüşmüş oturuyordum küskün bir çocuk gibi.

Burada beni kimse bulamazdı.

Geçmişimden saklanıyordum.

Kollarımı kendime sarıp başımı isli duvara yasladım, karanlık salonda oturmaya devam ederken kendimi kendime gömdüm. Alnımdan esen bir uğultu vardı. Düşüncelerimin oluşturduğu rüzgarda üşüyordum. Gözlerimi kapattım. Saat sabahın altısıydı. Kaçıyordum hala. Özgür'ü ve adamlarını bir şekilde halletmiştim. Cengiz zaten yanımızda yoktu.

Sırtımdaki derin sızı soğukla birleştiğinde daha kırıcı bir hal alıyordu. Derideki acıma rağmen göğsümün ortasındaki hayal kırıklıklarının getirdiği sancı her şeye bedeldi. Boğuluyordum. En değerlim, kimsem dediğim adam tarafında maruz kaldığım muamele öylesine acı vericiydi ki, işin içinden çıkamıyordum.

Gözlerimden yeniden düşmeye başlayan yaşlar, ben dahil evde bulunan her şey içerisinde sıcak olan tek şeydi. Kıvanç'tan pek çok şeyi beklerdim ama beni böylesine büyük bir darbeyle yaralamasını beklemezdim. Ben bunları hak edecek hiçbir şey yapmamıştım. Ben bunu kaldırabilecek kadar güçlü değildim.

Kollarımı sıkıp kendime sarıldım.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Gün ağarmak üzereydi. Bankada param vardı, korktuğum şey açlık ya da evsiz kalmak değildi, Onur'dan aldığım beş bin lira öylesine duruyordu. Kimsesizdim ama en azından kendime sahiptim. Evet, artık kimsesizdim. Gidip bir ev bulmak zor muydu? Marketten yiyecek bir şeyler almak? Zor olan sığınağım dediğim kolların beni sırtımdan vurmasıydı.

Kısa bir an uyuyakaldığım duvar dibinden kalktığımda saat sekizdi. Üzerimde Özgür'ün ceketinden başka hiçbir şey yoktu. Sırtımı dikmek için çıkarttıkları kan içindeki kazağım hastanede kalmıştı. Bütün vücudumu saran beyaz sargı bezinin görünmemesi için bana en az üç beden bol ceketin fermuarını çektim. Özgür'e de görünmeden bankaya gitmeliydim.

Deri ceketin kapüşonunu kafama geçirip evden çıktım. Sırtımdaki sancı hareket ettikçe batıyordu. Yine de kendimi sarsmadan, olan acıma da aldırmadan bankaya vardım. İhtiyacım olan parayı alıp bir emlakçıya gittim. Hayatı yola koymanın bir zorluğu yoktu. Paranız varsa yapmanız gereken bir emlakçı ve bir market bulmaktan ibaretti.

Çok uzun sürmedi, eşyalı bir ev bulup Halkalı'da bir binaya yerleştim. Emlakçıdan, kötü durumda olduğum için evi temizletmesini rica ettim. Parasını ödeyip eve yerleştiğimde açlık adına hiçbir şey hissetmiyordum. Kapıdan girer girmez kocaman bir salon vardı. Salonda koyu kahverengi bir koltuk takımı bulunuyordu, televizyon ünitesi ve televizyon yeni döşenmişti. Mutfak salonla birdi. Moderndi.

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin