9.MASUMİYET

82K 4.3K 2.7K
                                    

İyi geceler...
Keyifli okumalar...
1400oy ve 1000 yorum olduğunda hemen bölümü atacağım.💙🖤

Bölüm 9: "Masumiyet"

Bazı şeyler tuhaf geliyordu.

Ondan nefret ederdim. Fakat hayatın beni içinde bıraktığı durum o kadar kötüydü ki! Bu sinirlerimi bozuyordu. Onun yanında gülebiliyor olmak, yanımda gülüyor olması, normal biri gibi davranıp beni kandırmaya çalışması kötüydü. Bunu istemiyordum. Beni kandırmasına izin vermek istemiyordum. Bu alık aklımın onun iyi biri olduğuna inanmasını istemiyordum.

Hemen yanımda yürüyor, raflardan bulduğu şeyleri market arabasına dolduruyordu. Rahat bir edayla yaptığı şeyin ne olduğunu bilmediğine o kadar emindim ki... Öylesine yapıyor gibiydi. Az önce iki paket şehriye almıştı, buna ihtiyacımız yoktu. En azından bir hafta kalacağımız göz önüne alındığında iki paket şehriyeye ihtiyacımız yoktu. Eğilip aldığı şehriyeleri yerine koydum.

"Pilav istiyordum," dedi. "Neden koydun?"

"Şehriyesiz de pilav olur," dedim en küçük boy pirinç paketini arabaya koyarken.

"Onlarla pilav yapıldığını sanıyordum," dediğinde güldüm. Bana ters bir bakış attı. Aptalın tekiydi bu konuda belli ki. Biraz daha ilerlediğimizde market arabasına yoğurt ve süt koydum, birkaç paket margarin koyarken Kıvanç eline aldığı yirmi yedilik kakaolu süt paketinin saymadan ama görünüş olarak yarısını dağınıkça market arabasına döktü.

Gülümsememi görmesin diye yeniden ona arkamı döndüm, süt ürünleriyle ilgileniyormuş gibi yaptım. Dün sabahki berbat halimin ardından Kıvanç birilerini çağırıp kaloriferleri yaptırmıştı neyse ki. Yoksa soğuktan ölmem işten bile olmazdı. Burada henüz üçüncü günümüzdü ama Kıvanç bir hafta daha kalacağımızı söylemişti. Açlıktan koltukları kemirmeden önce alışverişe gitmemiz gerektiğini söylemiştim. Şimdi de buradaydık.

Kişisel bakım bölümünden şampuan alırken kokularına bakıyordum. Kıvanç da tıraş bıçağı, losyon gibi özel ihtiyaçlarını karşılıyordu. Beğendiğim şampuanı market arabasının içine atıp bir paket peçete almak için eğildiğimde Kıvanç beni dürttü. Sırıtarak üst raftaki prezervatif kaplarını gösterdiğinde ona dirsek attım. "Sapık!" Paketi diğerlerinin yanına bıraktım. Verdiğim tepkiye aldırmadan sırıtarak ilerlemeye devam etti.

Aldığımız eşyaları poşetleyip arabanın arkasına yerleştirdik ve evin yolunu tuttuk. Ankara'nın havası tahmin ettiğimden çok daha sertti. Kafamı pencereden uzatmaya korkuyordum. Onun dışında beğenmiştim. Yaşayabileceğim bir şehirdi. Belki meslek sahibi olduğumda burada da kalabilirdim. Hem o zamanlar bu işten de kurtulmuş olurdum belki. Umut vardı ya işte, o zaman her şey olurdu sanki.

İkindi güneşi mutfağa vurduğunda Kıvanç'la mutfağa girmiş ne yapabileceğimizi düşünüyorduk. Aslında bazen uyumlu olabiliyordu. Bazen de Merve'nin dediği gibi korkunç oluyordu. Ya da vazgeçtim, sık sık korkunç oluyordu. Onu elimden geldiğince çözmeye çalışıyordum, anlamak istiyorum ama duvarları daha kırk fırın ekmek yemen gerek der gibiydi.

"Sen pilavı yap," dedi birden hareketlenip patates poşetini önüne çekerken. "Sonra da içeri geç, otur. Gerisini ben halledeceğim." Kaşlarımı kaldırdım.

"Emin misin?" Elindeki bıçakla bana döndü. "Tamam o zaman," dedim uslu bir kız olup pirinç paketini alırken. O da önüne dönüp işine baktı. Kıvanç da güzel yemek yaparsa şuradan atlayacaktım. Ben alışkındım. Daha on yaşımdayken yemek yapmayı biliyordum. Elim yatkındı yemek işine. Babam ölene kadar iki erkeği de idare edebilecek bir ev kadını potansiyelim vardı.

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin