18.CANAVAR

76.9K 3.9K 2.9K
                                    

Keyifli okumalar.
Bol bol yorum istiyorum.

1350 oy ve 1000 yorum istiyorum mavilerim. 

 Bölüm 18: "Canavar"

Bazen fedakarlıklar bile karşıdakinin bencilliğini doyurmuyordu. Bu yüzden her zaman kendini sevdiğin insandan bile önde tutmalıydın. Ona güvenmediğin için değil de, hayatın getireceklerine güvenmediğin için. Bu şarttı ama ben kendime verdiğim bu öğütleri tutmak konusunda o kadar başarılı değildim.

Aç gözlü bir bataklık canavarını kendi etimle besleyecek kadar bağlıydım ona.

"Yavaş olun biraz," dedim kapıdan itiş kakış giren Kıvanç, Volkan ve Cengiz'e bakarken. "Yarasına bir şey olacak."

"Bir şey olmaz bu ite," dedi Cengiz salona yürürken. "Kötüye bir şey olmaz."

"Burada Allah'ın koruduğu iyi de sen olamayacağına göre kes sesini," diye homurdandı Kıvanç. Volkan her zaman ki gibi mutfağa dadanırken gözlerimi Kıvanç'ın üzerinden bir an dahi ayırmıyor, ayıramıyordum. Ahmet Dayı'nın oradan yeni geliyorduk. Kıvanç'ın uyandığı gün de orada kalmıştık. Birkaç saat önce çıkmıştık oradan da. Yol üzerinde Bataklık'a uğramış, Onur'u görmüştük. Onur akşam geleceğini söylemişti. Benlik bir sıkıntı yoktu. Kıvanç'la aynı evde olmak beni eskisi kadar rahatsız etmiyordu.

Kıvanç'ın gözleri gözlerime düştüğünde birkaç saniye okyanus mavisi gözlerini gözlerimde tuttu. Belki de gözlerimi kaçırmamı bekledi. Ne oldu, der gibi göz kırptığında başımı iki yana sallayarak onun yatak odasına yürüdüm. Üzerini değiştirmesi gerekiyordu, yemek yemeli, ilaçlarını içmeli, uyumalıydı. Onun üzerine düşmemden nefret ediyordu. Bunu bu birkaç gün içerisinde çok daha iyi anlamıştım. İlgi görmekten değil, anneci biri gibi davranılmasından nefret ediyordu. Elimde değildi, biz kadınlar anne olmasak bile anne gibi davranmak üzerine kurulu bir saat gibiydik.

Benim arkamdan o da odaya girdiğinde dolaptan aldığım kazağı ve eşofmanı yatağın üzerine bıraktım. "Yardım edeyim mi?" diye sordum karnını işaret ederken. "Karnın ağrıyor mu?"

Yüzümde dolanan bu yoğun bakışları elimi ayağımı birbirine katıyordu. Gözlerini gözlerimden ayırmadan üzerindeki ceketi omuzlarından sıyırdı. Bu hissin verdiği gerginliğin altında ezilirken bana yaklaşarak işkencesinin dozunu arttırdı. Bakışları gözlerimin altındaki halka morluklarda dolaştı.

"Benden çok senin dinlenmeye ihtiyacın var," dedi kaşları çatılırken. Yanağımı avucunu tamamen dolduracak şekilde kavradı. Diğer eli belimi bulurken bedenlerimiz arasında yok olan mesafe gerilim hattına elektrik katıyordu. "İçerideki itleri kovayım mı?" dedi dudakları alnıma sürtünürken. "Beraber uyuruz." Gözlerimi kapattım.

"Senin yemek yemen gerek, ben yemeği yapayım. Hep birlikte yersiniz, sonra giderler. Volkan hep aç zaten. O da nasiplensin." Kıvanç hafifçe güldü, nefesi alnıma çarpıp saçlarımı biçerken bu nefesin hislerime anlam kattığından emin oldum.

"Ne yapacaksın bana?"

"Pilav." Vurulduğu günün sabahında, çıkmadan önce benden pilav istemişti. Kursağımda kalan istediğini yerine getirmek istiyordum. "Bu sefer patatesi de ben yapacağım."

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin