Keyifli okumalar 🖤💙
Sınır: 1000 oy ve 1000 yorum.
Keyifli okumalar..."Bölüm 68: Nabız"
Hayatın en başında attığım her adım daha güçlüydü. Toprağın üzerinde izler bırakıyordu adımlarım hikâyenin başında. Şimdi ise kilom düştükçe ve ruhumla kalbim arasındaki bağ hafifledikçe ayaklarımın izleri de silikleşiyor, izler eskisi kadar kalıcı ve derin olmuyordu. Günler sonra arkamdan beni takip edenler kaybolacaktı.
İzlerim tamamen yok olacaktı çünkü.
Hastaneye her adım attığımda hayat yolunda bıraktığım adımlarımın biraz daha derinliğini kaybettiğini hissediyordum. İşte yine buradaydım. Bu beyaz hastane çarşaflarının arasında uzanıyordum. Hiç bu kadar uzak kalmamıştım umuda. Pare pare parçalanmış ve önüme bırakılmıştı umudum. Hayır, diyordu hayat. Bu kadar çabuk kurtaramazsın yakanı benden.
Gözlerimi bir kez daha kapayıp açarak daha önce kaldığım hastane odasının camına bakmaya devam ettim. Dün gece boğazımdan doğan kıkırtılar, dudaklarımı bulan gülümsemeler güneşin doğuşuyla yanmış ve külleri savrulmuştu. Geriye bu sükut kalmıştı.
Sabah hastaneye gelir gelmez tetkikler yapılmış, raporlar yazılmış, Ahmet hoca bana hüzünle bakmış ve dizlerime taş atan o kelimeleri önüme bırakmıştı. Bir binanın yıkılırken diğerine çarparak yanındakini de devirdiği gibi ruhum dizlerinin önüne çöktüğü an onun bana yirmi kördüğümle bağlı olan ruhu da benim yanıma çökmüştü.
Sonuçlar geldiğinde yeni bir dosyaya daha eklendi adım.
Berfin Ataman. Acil ilik nakli bekleniyor.
Gözlerimi bir kez daha kapatıp açarken ciğerlerime sızan nefesin nafile olduğunu hissediyordum. Burada kaldığım zamanlarda insanın ölüm düşüncesine alışabileceğine inandığım anlar bile olmuştu ama hayır, insan asla ölüm düşüncesine alışamıyordu. Çok zordu. Özellikle de mutlu oldukça ölüm hayatın bir gerçeği olmaktan çıkıyordu sanki.
Ölümle mutluluk arasında ters orantı vardı.
Abim elini kaldırıp avcunu yanağıma bastırdığında çatlamış, gittikçe soğuyan bir ceset gibi ifadesizleşen bakışlarımı onun gözlerine çevirdim. "Şimdi hepimizden örnek alacaklar," dedi şefkatli bir sesle. "Düzelecek." Buna inanmak için bütün enerjimi harcayabilirdim ama olmuyordu. Artık insanlardan olacak, düzelecek, geçecek, iyileşecek... Diye uzayıp giden cümleler duymak istemiyordum. Çünkü geçmiyordu, çünkü iyileşmiyordum, çünkü olmuyordu.
"Ben inandım da, sen daha inanamadın mı abi?" diye sordum kısık bir sesle. "Benim acım buydu, seninki de ben olacağım. Bu hayattan bize mutluluk yok." Daha önce ağladığı her halinden belli olan gözleri hemencecik dolduğunda kalbimin ortasında bir yumru büyüdü. Gerçeklerdi bunlar, hepsi gerçekti.
"Saçmalama," dedi boğazını temizlediğinde. "Yok öyle bir şey."
"Umut niye en kötü şey biliyor musun abi?" Gözlerimi ondan çekmek istiyordum ama çekemiyordum. Belki onu bir daha göremezdim, belki bir daha gözlerimiz aynı yolda kesişmezdi. Gülümseyecek gücü zaten bulamıyordum, bari bakacak gücüm olsundu. "Çünkü işkenceyi uzatır." Burnumu çektim. Abimin bana bakacak gücü yoktu. Göğsüme çekip parmaklarımla sıkarak göğsüme bastığım örtüye bakıyordu. Zayıf bedenim yatağın ortasında cenin pozisyonunda bir çocuğun bedeni gibi duruyordu. "Her geçen gün işkencemiz uzuyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK •Tamamlandı•
Teen FictionBerfin, abisinin ne iş yaptığından habersiz liseyi iyi derece ile bitirmek isteyen bir öğrencidir. Bir gün abisini polislerin götürmesinin ardından abisinin gerçek işini öğrenir. Kurye. Uyuşturucu kuryesi. Abisini kurtarmak için o dünyaya girmesi ve...