4.İNTİKAM

82.7K 4.4K 3.3K
                                    


Keyifli okumalar...

Bölüm 4: "İntikam"

Hayatım ciddi anlamda karanlık bir yolda ilerliyordu. Öyle ki ucunu dahi göremiyordum. Mavi gözler, karanlık yolun üzerinde geziniyordu. Yakamı bırakmıyor, özgürlüğüme prangalar vuruyordu. Çaresizlik iliklerimi sömürürken elimden gelen tek şey boyun eğmekti.

Başımı sıradan kaldırıp çalan zille sınıftan çıktım. Kantin sırasına girip bir tane portakallı kek ve çikolatalı süt aldım. En sevdiklerimdi bunlar. Çikolatalı sütümün pipetini yerine takıp içindeki sütü emerek bahçede oturacak yer aradım. Bu esnada Özgür bana elini salladı, yanlarına gelmemi işaret etti. Yine bir şey oldu korkusuyla onların yanına doğru yürüdüm. Sütümü içerken ve böyle çekingen adımlar atarken kendimi küçük bir kız çocuğu gibi hissediyordum.

"Otur," dedi Kıvanç. Kaşlarımı kaldırıp onlara baktım.

"Ne?"

"Bundan sonra bizimle birlikte takılacaksın," dedi Özgür. "Seni bizim yanımızda gördüler kulüpte. Ne olur, ne olmaz. Bundan sonra bizimlesin."

"İstemiyorum," dedim kaşlarımı çatarken.

"İsteyip istemediğini sormadık." Sert tonlamasıyla Kıvanç'a döndüm. "Bu işi kabul ettin, bundan sonra dediklerimize uymak zorundasın. Bugün Özgür abini görmeye gidecek. Uslu bir kız olursan onunla sen de gidersin." Gözlerimi devirerek tek boş yer olan Kıvanç'ın yanına oturdum. Çikolatalı sütümü masanın üzerine koyup onları umursamadan kekimin paketini açmaya başladığımda uzun, ince parmaklar süt paketimi aldı. Kafamı kaldırdığımda alanın Kıvanç olduğunu gördüm. Tam kızmak için ağzımı açmıştım ki onun çikolatalı süt içiyor olması beni şoka sokmuştu.

"Ama... Sütüm..." Yeniden kekime döndüğümde aklımdan geçen düşünce bambaşkaydı. O pipetle ben içmiştim. Midesi bulanmamış mıydı? Özgür'ün çatık kaşlarla ona bakışından bir anlam çıkartmamaya çalışırken okul bahçesine giren son model BMW herkesin dikkatini çekmişti. Diğer arabaların yanına arabasını tek manevrayla park edip aşağı inen gence baktım. Dalgalı koyu kahverengi saçları kapüşonundan alnına düşüyordu. Uzun boyluydu, yapılı sayılabilirdi. Cengiz'in yanından bile geçemezdi ama.

Kısık gözlerle bahçeyi süzdü, bakışları bizim bankımızda durdu. Kafasıyla buraya doğru selam verdiğinde kini kanımı kuruttu. Yana döndüğümde Kıvanç'ın mavi gözlerindeki kıvam kazanan şeytanın rengi kalbimi tekletti. Kıvanç aynı ciddiyetle selam verdi ama elindeki sütü kaldırıp şerefe der gibi gösterdi, bu halleri ise alaycıydı. Çocuk onun yaptıklarına aldırmadan beni süzdü, arsızca sırıttı ve okula girdi.

"Bir sen eksiktin," dedi Cengiz keyifsiz bir sesle.

"Ne işi var bu piçin burada?" dedi Özgür öfkeyle.

Kıvanç, ona ters bir bakış attı.  O bakış Özgür'ün ellerini kaldırarak teslim oluyormuş gibi yapmasına yeterli olmuştu. O kadar küfrü çekinmeden eden Kıvanç piç lafından mı rahatsız oluyordu? "Ne bileyim ben?" dedi Kıvanç sütü bitirip dibindeki havayı sesli bir şekilde çekerken. "Oyun arıyordur belki. Biz de eğleniriz." Kekimden kocaman bir ısırık alıp onları dinlemeye devam ettim.

"Kıvanç, uğraşma artık şu çocukla," dedi Ezgi.

"O kaşınıyor." Kıvanç omuz silkip buruşturduğu süt kutusunu önüme bıraktı.

"Kıvanç!" dedim hayretle. Bana boş boş baktı. "Kutuyu da yeseydin keşke." Kıvanç kutuyu alıp ısırdı. Kocaman gözlerle ona baktım. Kopardığı parçayı yüzümü doğru tükürür gibi attı. "Ya Kıvanç!" dedim elimi kaldırarak. Sırıtarak başka bir parça daha kopardı düzgün dişleriyle ve yeniden üzerime attı. "Gidiyorum ben ya!" Ayağa kalkıp banktan çıkmak için hareketlendiğimde Kıvanç kolumu tuttu.

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin