BÖLÜM 2: "Paket"
Düşüncelerim beynimdeki çukurlardan fırlayıp duruyordu. Somut bir yalnızlık vardı yaşamımda. Birbiri üzerine devinip duran gece ve gündüz hayatımda dönüyordu. Anlamsız yaşıyordum hayatı. Boş yaşıyordum. Küçük hedeflerim ve kafamı soktuğum kitaplar dışında hiçbir şeydim aslında. Düşünüyordum da, belki de yaşamıyordum.
Özellikle de son iki gündür...
Abimin yokluğu içimdeki yalnızlığı perçinlerken onun söylediği gibi olmamıştı hiçbir şey. Bir gün sonra falan dönmemişti. İki gündür ev bomboştu. O olmadığı için yemek pişmiyor, her akşam içmek istediği çay kaynamıyordu. Alışkındım arada bir kaybolmalarına ama bu başkaydı. Ev bir bekleyişle doluyordu yokluğunda. Şimdi asla gelemeyeceğini bilerek bekliyordum.
Yağmur yağıyordu. Kasım ayındaydık ve ben bahçedeki üstü kapalı banklardan birinde tek başıma oturuyordum. Kulağımdaki kulaklıkta Redd'in şarkılarından biri çalıyordu. Gözlerimin kıpkırmızı olduğuna emindim, iki gecedir uyumuyordum. Bu kızarıklıkta gözyaşlarının da payı büyüktü. Yokluk soğuktu. Aradan sızan damlalar tenime sıçrıyordu, bu soğukta oturduğum tişörtün içine geçiyordu. Ders başlamıştı. Bahçede sadece iki kişiydik.
Ben ve Kıvanç Ataman.
Abisinin, abimin hayatının içine ettiği adam... Buradan görebildiğim buz mavisi gözleri tam gözlerimi hedef alıyordu. Sanki bir tabloyu izleyerek üzerinde düşünür gibi gözlerini usul usul açık kapatarak beni izliyor ve düşünüyordu. Dikkatle bende dolanan gözleri rahatsız ediciydi. Ayağa kalkıp onun üzerine atlamak ve yüzünün derisi tırnaklarımla sıyırarak beyaz tenini mahvetmek istiyordum. Kimsesizlikle lekelenen hayatım gibi, yüzünü kanla lekelemek istiyordum. Abimi kurtarmak için hiçbir şey yapmamışlardı. Hiçbir şey!
Zil çaldığında elindeki sigaradan son bir nefes alıp sigarayı bankın arkasındaki su birikintisine attı. Grubunun hemen onun yanına gelmesi uzun sürmemişti. Özgür mü? Tam bir şerefsiz ve karakter yoksunu olduğunu kanıtlamak istercesine yüzüme dahi bakmıyordum. Allah'ım! Onlardan nefret ediyordum. İçimde büyüyen bu öfkeyi durduramıyordum.
Kıvanç benim gözlerime bakarak onlara hitaben bir şey konuştu. Bade'nin arkası bana dönük olduğu için Kıvanç'ın bakışlarıyla gözlerimi oyduğunu göremiyordu. Şuh bir kahkaha patlattı. "Berfin mi?" dedi hayretle. Dinleme listesi bittiği için şu an kulaklığımda hiç ses yoktu. Onları duyabiliyordum, özellikle de Bade'nin bağırarak konuştuğunu göz önüne alırsak. "Ay o ezikle kim arkadaş olsun? Bildim bileli yalnız o!"
Kulağımdan kulaklığımı çıkartıp parmaklarımın etrafına sararak topladım, okul pantolonumun cebine sıkıştırıp ayağa kalktım ve okula girdim. Onları daha fazla görmek istemiyordum. Zaten benimle kim arkadaş olmak isterdi ki? Aptal bir kız, ineğin teki! Onların ne düşündüğü ne zamandan beri umurumdaydı ki? Son seneydi, birkaç ay sonra defolup gidecektim bu okuldan. Ondan sonra kimseyi görmeyecektim ve hayatım güzel olacaktı.
En azından ben öyle umuyordum.
Kantin sırasına girdim bir kahve almak için. Önümde birkaç kişi vardı. Adamdan ikisi bir arada istedim ve parasını verip arkamı döndüm. Dönmemle birine çarpmam ve kızın çığlık atması bir oldu. Ve bu kızın Bade olduğu gerçeği... Cidden mi yani? Bade mi? Koskoca okulda başka kimse kalmadı mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK •Tamamlandı•
Teen FictionBerfin, abisinin ne iş yaptığından habersiz liseyi iyi derece ile bitirmek isteyen bir öğrencidir. Bir gün abisini polislerin götürmesinin ardından abisinin gerçek işini öğrenir. Kurye. Uyuşturucu kuryesi. Abisini kurtarmak için o dünyaya girmesi ve...