71. FİNAL PART II - PUSULA

29.3K 1.7K 993
                                    

İyi geceler.

Bölümü erken atmak istedim ancak maalesef aksilikler çok üst üste geldi. Ancak yetiştirebildim ve sırf hemen atabilmek için düzenleyemedim bile. Kusura bakmayın. Keyifli okumalar.

Final Part II - PUSULA

İnsan kendini hiç beklemediği bir hayatın ortasında buluveriyordu. O kasvetli günleri düşündüğümde bir daha mutluluk asla merdivenleri acı ve keder tarafından aşındırılmış olan kapıma gelmez sanıyordum ancak geldi. Geldi ve dahası kapımı çaldı. İçeri bile girdi. Bir Noel Baba gibi kucak dolusu hediyeler ile gelerek bana hayallerimi verdi.

Zaman gerçekten de su gibi akıp gidiyordu, sadece o suyun içinde yaşamakta olan biz balıklar için o an korkunç bir yavaşlıkta gelebilirdi ama öyle değildi. Şimdi yirmi bir yaşında, üç yıldır evli bir kadındım ve tıp fakültesinde eğitim alıyordum. Tıp fakültesinde üçüncü yılıma başlayacaktım ve yakında yirmi iki yaşıma girecektim.

İnanılır gibi değildi.

Bugün evlilik yıl dönümüzdü. Dördüncü yılımıza girecektik. Bir seminer için okula uğramam gerekmişti, bu günlerde bir yandan da yeni öğrencilerin kayıtları yapılıyordu üniversiteye. Bu yüzden etraf biraz kalabalıktı. Kendime kafeteryadan bir yer bulduğumda aldığım kahveyi yudumluyordum. Kıvanç birazdan beni almak için geleceğini söylemişti. Bugün arabamla gelmemiştim, o bırakmıştı yine.

Senem birden kendini karşımdaki sandalyeye attığında onun peşinden sürüklenmekte olan Çiğdem de gözlerini devirerek yanıma oturmuştu. Bu göz devirmeyi biliyordum, Senem yine iki saatlik aşık olma seanslarından birisine tutulmuştu. Aslında aşık olmak denmezdi ona. Yakışıklı bir adam görüyor ve daha yakışıklısını görene kadar ona tutuluyordu.

"Neler oldu inanamayacaksın," dedi bütün canlılığı ile. Her zaman böyle cıvıl cıvıldı. Yeşil gözleri parlarken sarıya boyattığı saçlarını sırtına doğru savurarak anlatmaya başladı. Senem biraz balık etli, iri gözleri ve dolgun dudakları olan güzel bir kadındı. Dedikodunun içine düşer, o dedikodu kazanlarını kendi kaynatırdı. Çiğdem ise onun tam tersi, deyimi yerindeyse kara kuru bir kızdı ve oldukça sessizdi. Boş zamanlarını dünya-modern klasikler okuyarak geçiriyordu.

"Neler oldu?" dedim hevesli görünmeye çalışarak.

"Ne olacak Allah aşkına?" diye isyan etti Çiğdem hemen. "Yeni bir çocuk gördü." Ardından parmaklarıyla tırnak işareti yaptı. "Yakışıklı olanlardan."

"Kes sesini." Senem ona hafifçe vurdu. "Bak şimdi," dedi yeniden bana döndüğünde. "Ben amfiden çıkıyordum. O da bu esnada koridorun diğer ucundan geliyordu. Böyle telefonu omzuyla kolunun arasına sıkıştırmış, bir şeyler konuşurken yanımda durdu ve bana aynen şöyle dedi: "Rektörün odası nerede?"

"Neden bunu ilanı aşk etmiş gibi anlatıyorsun ki?" Çiğdem yeniden sızlandığında güldüm ama Senem'i bölmedim.

"Neyse ben de gösterdim tabii," diye devam etti Senem hiç onun sözlerine takılmadı. "Dedim bir üst katta. Bana şöyle bir baktı," derken gözlerini kısarak yanındaki Çiğdem'e baktı.

"Niye gözlerini kısıyor?" dedi Çiğdem. "Miyop mu acaba?" Kendimi tutamayarak küçük bir kahkaha patlattığımda Senem bozularak gözlerini devirdi. Bu esnada Çiğdem de bana eşlik etmişti.

"Şimdi sana bir tane çakacağım," dedi sonunda dayanamayarak. "Ben orada çocuğun keskin bakışlarını size aksetmeye çalışıyordum." Tek dinleyicisi olan bana döndü. "O bakışta bittim ben ya. Böyle kirpikleri o kadar uzundu ki... Anlatamam." Eliyle kendinden yüksekte olan bir yeri işaret etti. "Benden de uzundu."

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin