Ve sonun sonundayız :)
Birlikte ağladık, güldük, aşık olduk, Ege'nin zeytin ağaçları arasında dolandık. Şimdi son bir kez buluşma zamanı. Bu kez mendiller mutluluk gözyaşları için hazır olsun. Size bol neşe, sıcacık bir aşk ve mutlu bir final vadediyorum :)
Çilek tadında, keyifli okumalar canlarım.
Ve işte son bölüm...
E.Ç.
****
Gitme o yoldan. Sapma o yöne. Buradayım ben, seni bekliyorum.
****
Don't go that way
I'll wait for you
****
"Hayır! Hayır iki kulak olsun!" diye bağırdı Su. Kafasını sallayıp Cemre'nin yaptığı at kuyruğunu bozmuştu. "Kırmızı kurdelelerimi takmak istiyorum. En çok o yakışıyor bana."
"Tamam." dedi Cemre sabırla ve kızı yeniden kendine çekip bacaklarının arasına oturttu. Parmakları arasındaki yumuşak tutamlar sevimli iki kuyruk olduğunda başını yandan uzatıp aynadan Su'ya gülümsemişti. "Oldu mu istediğiniz gibi prenses?"
Önce emin değil gibiydi Su. Ayağa kalkıp kendi yansımasını izleyerek sağa sola çevirdi başını. Sonra heyecanla zıplayıp Cemre'nin boynuna doladı kollarına. "Çok güzel oldum, değil mi?"
Küçük kız yanağına ıslak bir öpücük bıraktığında kıkırdamadan edememişti Cemre. "Çilekli bir cupcake gibi oldun." dedi onu gıdıklayıp. Su kahkahalar atarak kucağına düştüğünde aylardır alışkanlık haline getirdiği bu rutinden ayrılmanın garip hüznü çöktü bir an Cemre'nin kalbine.
Tam üç koca aydır Su'yla aynı odayı paylaşıyordu. Karasuların evine yerleşmesiyle asla sahip olmadığı bir kız kardeşi oluvermişti bir anda. Birlikte uyanıyor, günün çoğunu birlikte geçiriyor, gece masallar okuyarak birlikte yatağa giriyorlardı. Öyle saf, öyle temizdi ki Su'yun hayalleri, umutları, Cemre'ye aldığı her ilaçtan daha iyi gelmişti hayatındaki varlığı. Küçük kızla geçirdiği her an Cemre'nin kalbindeki yaraları yumuşacık sarıyor, hüzünleri pudra şekeriyle kaplıyordu.
"Sen de çok güzel oldun." dedi kız Cemre'nin omuzlarına dökülen saçlarıyla oynayıp. Turuncu bukleleri şekilsiz bir deri parçasına benzeyen kulağını örttüğünden sahiden de eski günlerdeki kadar normal görünüyordu Cemre. Yaralarının çoğu iyileşmiş, geriye görünmeyen, daha derine gizli izler kalmıştı. Onlar da kolay kolay silinmeyecekti. Ama bugün, kalbinin yeniden yeşeren dallarına tutunacaktı Cemre. Çünkü bugün, eve dönüyordu.
Uzun süre sonra ilk kez makyaj yapmış, güzel bir elbise giymişti. Kıyafeti Leylim'den, ayakkabılarıysa Ece'dendi. Etrafı ne kadar hüzünlü anılarla dolu olursa olsun böylesi bir günün kutlanması gerektiğine hemfikirdi Cemre de. Zeytinlik, onun ağaçları, onun kökleri yeniden doğuyordu bugün. Köylüler, kasabalılar, eş, dost, herkes el birliğiyle çalışmış, elleriyle tek tek tuğlaları dizmiş, ağaçları dikmiş, yok olanı baştan var etmişlerdi sadece birkaç ay içinde. Ruhi dedenin ruhunun aralarında dolandığını biliyordu her biri. Onu onurlandırmak için dönmüşlerdi her gün zeytinliğe. Yeniden büyüyecek her ağaçla, toprağa düşen her zeytinle dedenin ruhunda gülücükler açacaktı.
O yüzden itiraz etmemiş, kızlar türlü çeşit plan yaparken Cemre de onlar ne dediyse harfiyen dinlemişti. Ve işte Karasuların korunaklı duvarları arasında saklandığı günlerin sonuydu bugün. Alıştığı düzeni bırakıp eski hayatına dönmesinin zamanı gelmişti Cemre'nin de. Bahar yaza dönmüştü artık. Güneş ışıl ışıl, sahil cıvıl cıvıl, gök yüzü pırıl pırıldı. Ege tertemiz havasıyla kollarına çağırıyordu bir anne gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHAR UYKUSU
RomanceDaha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege. Zeytin bahçeleri. Lise hayatı. AŞK. AŞK. AŞK. Arkadaşlar. Dostlar. Düşmanlar. Büyük bir sır. Korkunç bir entrika. Kırılan kalpler ve kırı...