Ben tuhaf bir kuştum ve sen kanat çırpışlarımı duyan tek insan...***********
You've always loved the strange birds
Now I want to fly into your world
I want to be heard
************
Cemre belki on dakikadır aynanın karşısında durmuş kendi yansımasını izliyordu. Gergin miydi? Elbette. Korkuyor muydu? Muhakkak. Nedenini söyleyebilir miydi? Belki. Zaten normal olduğunu hiçbir zaman iddia etmemişti. Kendi doğum gününden kaçma olasılığı olan yegane insandı ne de olsa. Tam da bu yüzden arkadaşları başına bir bekçi dikmeye karar vermişlerdi. Ve o bekçi hala sabırla aşağı inmesini bekliyordu.
Telefonu bir kez daha titrediğinde Cemre ekrana bakma gereği duymadan kapıya yöneldi. Gidiyordu işte. O akşam için gece mavisi olan elbiseyi tercih etmesinin nedeni kesinlikle Toprak'ın sözleri değil, Leylim'i kırmak istememesiydi. Ayaklarında çıplak bacaklarıyla tezat oluşturan siyah botlar; üzerinde de uzun, siyah bir palto vardı. Saçlarına ne yaptıysa olmamış, sonunda jöleleyip geri yatırmak zorunda kalmıştı. Amacı bu değildi, ama bu ıslak duran saçlar ve koyu göz makyajıyla tehlikeli görünüyordu. Belki de normalde ruj bile sürmediğinden görüntüsü ona garip gelmişti. İnsanların ne düşündüğünü ise nasılsa az sonra görecekti.
Alt kata indiğinde dedesi ona seslenmemiş olsa doğrudan dışarı çıkıp onu bekleyen arabaya gidecekti. Ama "Sonbaharım." demişti Ruhi Dede. "Az biraz gel bakalım." Soğuğa rağmen sedirde oturmuş, yüzünü hayatta en sevdiği şeye, zeytin ağaçlarına çevirmişti. Cemre yanına gelip yerleştiğinde gülen mavi gözleriyle kucakladı torununu önce. Kolunu kaldırması yamacına sokulması için bir mesajdı Cemre'ye. "Demek bir yaş daha büyüdün." dedi Cemre başını dedesinin göğsüne yasladığında. "Zaman ne kadar çabuk geçiyor."
"Öyle." dedi Cemre sadece. Zaman gerçekten de hızla akıp gidiyor, her yeni yaş Cemre'nin sahip olduğu güzel anıları ondan biraz daha uzaklaştırıyordu.
"İlk kez doğum günü kutladığını görüyorum." dedi Ruhi Dede merakla. Cemre'yi incelemek için kendinden uzaklaştırmıştı. "Nasıl da güzel olmuşsun."
Cemre sıkıntıyla bakışlarını kaçırdı. "Kızların işi işte. Ben istediğimden değil de... Çok zorladılar."
"İyi ki de zorlamışlar." dedi dede gülerek. "Pek uymaz kıyafetine zannımca ama takmak istersen bu da benden minik bir hediye."
Cemre o ana kadar dedesinin diğer yanında duran minik, kadife kutuyu fark etmemişti. "Bu nedir?" dedi şaşkınlıkla. Ruhi Dede kutuyu açıp içindeki kolyeyi ortaya çıkartırken de altın zinciri avcunun içine bırakırken de ağzı açık izlemişti. "Zeytin dalı..." diye mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHAR UYKUSU
RomanceDaha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege. Zeytin bahçeleri. Lise hayatı. AŞK. AŞK. AŞK. Arkadaşlar. Dostlar. Düşmanlar. Büyük bir sır. Korkunç bir entrika. Kırılan kalpler ve kırı...