Bölüm 2.8

449 56 8
                                    

Ben senin yerine de güçlü olurum. Sen yeter ki şimdi pes etme.

******

I'm gonna be strong for you
When the days get rough
So don't ever give up
Together we can conquer the world

******

"Lütfen Can. Lütfen. Yeter artık!"

Cemre neredeyse yalvaracak noktaya gelmişti. Elindeki kaşığı bir kez daha abisine doğru uzatıp "Hadi!" dedi. "Bir şeyler yemek zorundasın."

Boşuna çabalıyordu. Can değil yemek yemek elinden gelse yaşamsal fonksiyonlarından bile vazgeçecekti. "Hayır!" diyordu durmadan. "Hayır, hayır, hayır!" Başına gelenlere hayır, onu seçen lanet talihine hayır, ilk düşüşünde terk edip giden kız arkadaşına hayır, o yarım kalmışken hayatlarına devam eden koca bir kasabaya hayır, yaşamaya hayır, ölmeye hayır, hayır, hayır, hayır!

"Beğenmediysen başka bir şey alayım hemen." dedi Leylim umutla. Kapıya yönelmişti ki Can bir kez daha yataktan kalkmak için çırpınmaya başlayınca geri döndü. "Can..."

Abisi oynatabildiği üst bedeniyle delice çırpınırken Cemre hala onu sakinleştirmeye çalışıyordu. "Can yapma böyle lütfen."

"Gitmek istiyorum! Gideceğim! Bırakın! Bırak!"

Leylim yanlarına yetişip Can'ın kollarını kavramıştı. "İstemiyorum!" diye bağırıyordu Can. "Dokunmayın bana, dokunma!" Kolunu kaldırmasıyla dirseği Leylim'in karnına isabet etmiş, kız iki büklüm olurken Can yatağın demirlerini daha güçlü sarsmaya başlamıştı. Ne dediği seçilmese de başına gelen ve gelecek her şeye sayıp sövdüğü aşikardı.

"Yapma!" dedi Cemre bir kez daha faydası olurmuş gibi. Abisini durduramadığı gibi bir de elindeki çorba fırlayıp üzerine boca olmuştu. "Can..." dedi Cemre dişleri arasından. Üzerinden ağır ağır yatağa akan yemekle deterjan reklamlarındaki haylaz çocuklara benzemişti şimdi ve kirlenmek kesinlikle güzel değildi.

"Yeter!" diye bağırdı Cemre. "Kendine gel artık Can!" Elindeki tabağı yere fırlatmasıyla kopan gürültü abisinin yaygarasını bir an için durdurmuştu. "Yeter!" diye yineledi bunu fırsat bilip. "Görmüyor musun senin için debeleniyoruz burada. Herkes senin için çırpınıyor! Yeter artık, gerçekten yeter!"

Cemre Leylim'in durması için işaret ettiğini görebiliyordu ama gözlerini abisinden ayırmadı. Önceki gün odaya çıkardıklarından beri Can düzensiz arkalıklarla sinir krizleri geçiriyor, Cemre her defasında denese de abisine ulaşmayı başaramıyordu. Evet korkunçtu, evet başına gelenler bir felaketti; ama Can neden asıl önemli olan şeyi göremiyordu ki? Hayattaydı, nefes alıyordu ve bu dibine kadar umut edebilecekleri anlamına geliyordu. Doktor da dememiş miydi? Umut vardı. O nefes aldığı sürece umut olacaktı.

"Hayır! İstemiyorum." dedi Can göz yaşları arasından. Yatağı sarsmaya devam ediyor, sanki her an biraz daha kendinden uzaklaşıyordu.

"Daha ne kadar bir çocuk gibi mızmızlanacaksın?" dedi Cemre beklediğinden öfkeli çıkan sesiyle.

"Cemre dur." demişti anında yanında bitiveren Leylim. Onu dışarı çekiştiriyordu. "Sakin ol lütfen." diye mırıldandı. "Yalvarırım sen yapma bari. Şu an alttan almak zorundasın."

Hiç de öyle hissetmiyordu Cemre. Onca zaman abisi için tekrar tekrar parçalanan kalbi tam iyileşecekken Can balyoz gibi darbeler indirmeyi sürdürüyordu. Buna ne hakkı vardı ki? Fiziksel bir yarası yok diye Cemre'nin sargı bezlerinin altında kanayan ruhu önemsiz miydi yani? Sırf iki ayağının üstünde durabiliyor diye Can'dan daha mı şansıydı sahiden?

BAHAR UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin