Bölüm 1.32

595 64 7
                                    


Bazen hata yapıyordu insan. Geleceğin ne getireceğini bilmeden attığı tek bir adım yanlış yola sokuyordu onu. Tünelin sonunun aydınlık olacağına inandırıyordu kendini düşe kalka ilerlerken. Ha geldi ha gelecek derken daha da uzuyordu mesafeler. Geri dönemiyordu. Dönse de kimi bulacaktı ardında, bilmiyordu. Değişiyor, değiştikçe daha da inanıyordu yazdığı masala. Hatası gerçeği, yanlışları yeni doğruları oluveriyordu. Mutlu olduğuna bile emin oluyordu artık neredeyse. Bir kez daha normalleşiyordu her şey. Bir sonraki hata önüne yeni bir tünel çıkarana dek aynı yoldan ilerlemeye devam ediyordu. Bu bir döngüydü. Döngünün ortasındaki de bir insan. Ve insanlar bu kovalamacaya hayat demeyi seçmişti.

Toprak derin bir nefes aldı. Şehirdeki hayatını noktalarken bu döngüye yeniden düşmemek için kendine söz vermişti. Her şeye sıfırdan, tertemiz başlıyordu. Evi, arkadaşları, yeni okulu... Sil baştan yazabileceği bir hikaye tutuyordu ellerinde. Bir milyon farklı yoldan gidebilir, o tünele asla sapmayabilirdi. Denemişti. Deniyordu. Mutlu olduğuna neredeyse emindi. Bu kez döngüyü kırmış, hep istediği kaderi kendi elleriyle yazmıştı.

Yine de...

Toprak bardağında kalan kahveyi bitirip kalktı. Belki bir saattir havuzun başında tek başına oturuyor, geçen her saniye düşünceleri daha karanlık sulara dalıyordu. İçinde neyin savaşını verdiğinin kendi bile farkında değildi. Arkadaşları, güzel sevgilisi, düzene girmeye başlayan ev hayatı, popülerliğin tadını çıkardığı okulu... Toprak isteyebileceği her şeye, hatta daha fazlasına sahip olmuştu kısacık bir zamanda. Mutluydu. Öyle olmalıydı. Bunun bir kandırmaca olmadığına neredeyse emindi. Neredeyse...

Neden bu kadar huzursuz hissediyordu kendini? Hiç istemediği bir planın tam ortasında kaldığı için olabilir miydi? Saat dokuza geliyor diye düşündü. Diğerleri çoktan varmıştı muhtemelen. Toprak'ın bir an önce yola koyulması gerekiyordu artık. Yine de yan zeytinliğe doğru yürümeye başlamadan önce biraz daha bahçede oyalandı. Ayakları resmen geri gidiyordu. Bu senaryoda yanlış olan bir şeyler vardı. Çok yanlış bir şeyler...

Önceki gün Zeynep'i bırakmış eve dönerken Can'la karşılaşmayı elbette beklemiyordu. Pikabından valizleri indiren çocuk hafta sonu için ziyarete geldiğini söyleyip Toprak'ı yanındaki kızla tanıştırmıştı. "Bak mutlaka seni de bekliyoruz Toprak!" derken hasadı kastediyordu. Öyle samimi ve neşeliydi ki Toprak bunun nezaketten yapılmış bir davet olmadığını biliyordu. Yine de durumunu düşünerek kibarca reddetmeli, başka işleri olduğuyla ilgili yalan söylemeliydi. Söyleyememişti. Nerdeyse bir haftadır hiç görmediği Cemre'yle karşılaşma düşüncesi bir anda zihninde belirince Toprak kendini bile şaşırtan bir hızla "Tabi abi." demişti. Sorun da bundan sonra başlamıştı zaten.

Toprak sadece Cemre'nin iyi olduğunu görmek istiyordu. Bunun yanlış bir düşünce olmadığına kendini inandırmıştı. Sahilde yaşananlardan sonra onu merak ediyordu sadece. Yine de Zeynep'e haber verirken huzursuzluğu büyümüş, nitekim kızla konuştuğunda daha en başından çok yanlış bir karar verdiğini anlamıştı. Zeynep elbette onunla gelmek istiyordu. O da yetmezmiş gibi kızın hemen aradığı Melis Kerem'e haber vermiş, onun da Mert'le konuşup Duru'yu olaya dahil etmesiyle bir anda Toprak'ın iyi niyetli planları arkadaşlarının hafta sonu aktivitesine dönüşmüştü.

Şimdi havuzun başında durmuş o günün nasıl geçeceğini düşünürken Toprak'ın midesine kramp giriyordu. Bu yaptıkları Cemre'nin arazisine tecavüz etmekle aynı şeydi. Toprak kız zaten köşe bucak herkesten kaçarken koca bir orduyla onun üstüne gittiğine inanamıyordu. Durumu kontrol edememiş, arkadaşlarına müdahalede bulunmamış, yanlışını düzeltmek için çok geç kalmıştı. Kaçınılmaz çarpışma onu beklerken ne kadar oyalansa da faydası olmayacaktı. Sonunda evden çıktı ve yan zeytinliğe uzanan ağaçlı yolda ilerledi.

BAHAR UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin