Her gözümü açtığımda ele geçiriyor ruhumu korku, ya bugün bir başkası yerimi alırsa?
****
When I wake up, I'm afraid
Somebody else might take my place*****
Cemre belini kavramış güven verici ele rağmen panikten aklını kaçırmak üzereydi. Kasabadaki tüm camları indirmek, tüm çocuklara sataşmak, dayak atmak, dayak yemek, parçalamak, yok etmek, zarar vermek istiyordu. Hiçbiri içinde kükreyen canavarı ehlileştirmeye yetmezdi ya, bir başlangıçtı yine de. Dişleri dudaklarını ısırmaktan paramparça etmiş, şimdi yanaklarını kemiriyordu.
"Sakin ol Cemre." dedi Toprak kulağında. "Can iyi olduklarını söyledi. Kimseye bir şey olmamış."
Cemre başını sallayıp yeniden derin bir nefes aldı. Sahiden de öyle demişti abisi. Tabi birinin Ruhi dedenin canına kastettiğini, onu tam zamanında gören Leylim'i de başından yaralayıp kaçtığını anlattıktan hemen sonra. Cemre Selen lanetiyle öyle meşguldü ki Can'ın aramalarını ancak beşinci defada görmüştü. Aptal bir müzikal için aptal bir kızla sidik yarıştırmıyor olsa hastanede, sevdiklerinin yanında olabilirdi belki. Oysa o kendi derdiyle uğraşırken düşmanları yeniden saldırıya geçmişti bile.
Sadece on saniye sürmüştü Cemre'nin duyduklarını arkadaşlarına anlatıp kendini bahçeye atması. Kimse böyle bir haber üstüne kalıp müzikale devam edecek değildi elbette. Hep birlikte Keremlerin arabaya doluşmuş, sıkış tepiş hastanenin yolunu tutmuşlardı. Cemre normal bir günde, normal bir durumda Toprak'ın kucağında oturuyor olduğu gerçeğiyle dehşete düşerdi. Ki hemen yanındaki Burak onun yerine yeterince dehşete düşmüş gibi görünüyordu o an. Ama kafası düşmanlarına vermek istediği cezalarla öyle doluydu ki Cemre'nin ruhu çoktan hastaneye ulaşıp hesap sormaya başlamıştı.
Adem arabayı hastanenin önüne çektiğinde park etmesini bile beklemeden kapıyı açmıştı Cemre. Toprak'ın dur, bekle demesine kalmadan kendini dışarı atıp basamakları tırmandı ikişer üçer.
Aklına başka türlüsü gelmediğinden ilk istikameti Can'ın odasıydı. Abisinin yatağının boş olduğunu gördüğünde iki saniye bile oyalanmadan yoğun bakıma yöneldi bu kez, ama basamaklara ulaşamadan tanıdık hemşirelerden biri çıkıvermişti önüne.
"Abla Can nerede?" dedi Cemre nefes nefese. Kadını kollarından yakalamıştı. "Can'la Leylim neredeler abla?"
Bu hastanede onları tanımayan bir Allah'ın kulu kalmadığından kadının kimden bahsettiğini anında anladığına emindi. Ama Cemre öyle bir atlamıştı ki üstüne şok içindeydi muhtemelen. O sırada yetişen Toprak nazikçe onu kadının üzerinden alıp yanına çekti.
Sakince "Bir saldırı olmuş." diye açıkladı şaşkın şaşkın bakan hemşireye. "Leylim'in de yaralandığı haberini aldık. Nerede olduklarını biliyor musunuz?"
Şimdi diğerleri de geldiklerinden Cemre'nin arkasından kadının sözlerini duymayı bekliyorlardı. "Doğru." dedi hemşire ilk şoku atlatıp. "Doğru, polisler de az önce geldi. Haberi alınca Can Leylim'in yanına inmek istediydi. Bizim hasta bakıcılardan biri götürdü aşağı. Acildeler sanırım, dikiş atılacaktı kızcağızın başına."
Cemre daha fazlasını duymayı beklemedi. Bu kez kayarak indi basamakları. Koridorda koşarken de acile daldığında da Toprak bir nefes ötesindeydi. Sanki onu yapabileceği delice şeylerden korumak için hazır bekleyen bir melekti. Oğlanın kanatlarının gölgesini üzerinde hissediyordu Cemre. O kanatlar ki o daha ağzını açamadan onu sarıp sarmalamış, az önceki hemşire gibi bankodaki adamı da dehşete düşürmesini engellemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHAR UYKUSU
RomanceDaha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege. Zeytin bahçeleri. Lise hayatı. AŞK. AŞK. AŞK. Arkadaşlar. Dostlar. Düşmanlar. Büyük bir sır. Korkunç bir entrika. Kırılan kalpler ve kırı...