Bölüm 1.26

695 68 10
                                    



Yeni bir gün, yeni umutlarla Toprak'ın odasına ışıldıyordu o sabah. Uyanalı epey olduğu halde yataktan kalkmak istememişti Toprak. Can sıkıcı bir kahvaltı sofrasında babasıyla yüz yüze gelmektense kendi düşüncelerinde gezinmek daha az ürkütücüydü. Başını yastığa koyduğundan beri önceki gün gördükleri oynuyordu zihninde tekrar tekrar.

Yalan değildi, Kerem Cemre'nin denize girdiğini gösterdiğinde bir an kızın kötü bir şey yapacağını düşünüp ayaklanmıştı. Duru yanlarında olmasa belki koşup Cemre'yi durdurmaya bile çalışırdı. Oysa bu acıklı hikayenin aslını dinlerken kendini her şeyden kötü hissetmişti Toprak. Can'ın denize girip kardeşine sarılmasını arkadaşları gibi gözlerini ayırmadan izlemiş, diğerleri gibi düşüncelerini anlatacak tek bir kelime bulamamıştı. O ana kadar Cemre'yi anladığına kendini inandırmıştı sadece. Bildiği hiçbir şey yoktu oysa.

Yataktan kalkıp üzerine bir şeyler geçirdi ve aşağı indi. O vakte kadar babasının çoktan kahvaltısını bitirip evden çıkmış olacağını düşünüyordu, ama yanılmıştı. Onun bahçeye çıktığını gören Su ne kadar mutlu olmuşsa babası da bir o kadar huzursuzlanmıştı.

"Oğlum." dedi annesi güller açan gülüşüyle. "Günaydın. Hadi otur bir şeyler ye."

"Ben yeçelli ekmek yedim!" dedi Su neşeyle. Ağzını açıp hala yutmadığı koca lokmayı göstermekten çekinmemişti.

"Su!" dedi annesi onun ağzından dökülenleri peçeteyle toplamaya çalışarak.

Toprak onları izlerken içinin ısındığını hissediyordu. Babasının kutuplardan esen soğuk hava dalgası dört bir yanını sarmış olmasa ailesiyle güzel bir sabaha başlayabilirdi. Oysa adam tabletinden başını kaldırmadan konuşmaya başladığında dudaklarından her zamanki gibi zehir akmıştı.

"Başın göğe erdi mi bari o okula gidince?"

Toprak cevap vermemek için masanın örtüsünü sıktı. Annesi korkuyla ona bakarken Toprak söyleyeceği tüm sözleri yutmuştu. Hizmetçinin doldurduğu çaydan sıcak bir yudum alıp dikkatini yemeğe vermeye çalıştı. Ama babasının söyleyecekleri bitmemişti.

"Eee..." diyordu. "Bugünkü planın nedir? Sahile inip aylaklık yapmak mı? O zibidi arkadaşlarınla kulüp kulüp gezmek mi?"

"Aslında..." dedi Toprak. "Hasada yardım ederim diye düşünüyordum."

Babası bir kahkaha koy verdi. Adamın eğlenmediğine emindi Toprak. Bağıra çağıra kendi oğluyla alay ediyordu sadece. "Bir bu eksikti." dedi tableti masaya çarpıp. "Okulu bırakacağım dedi, tamam dedik. Geleceğini yaktı, sustuk. Şimdi de işçi olacakmış oğlun İdil, baksana!"

Toprak annesinin suratının korkudan solduğunu gördü. "Aslında işi öğrenmesi için güzel bir..." diye sözlerine başlamıştı ki babasının yumruğu masaya çarpınca diyeceği ne varsa yuttu kadın.

"Delirtmeyin beni." dedi babası dişleri arasından. "Delirtme oğlum beni!" diye tısladı Toprak'a doğru eğilip. "Hiçbir şey mi öğretemedi babaannen sana. Neden anlamıyorsun kim olduğunu? Sen Karasuların torunu, bizim varisimizsin. Ben o köpeklere para veriyorum para! O yüzden çalışıyorlar hasatta. Ya sen? Sen kimsin Toprak? Nasıl o köylülerle bir görüyorsun kendini? Şuursuz!"

Toprak sinirine hakim olamayıp ayaklandı. Bir an, çok küçük bir an babasının suratını dağıttığını düşünmüştü. Annesi ona bu şekilde bakmasa, Su hemen karşısından onu izliyor olmasa, kendine biraz olsun saygısı kalmasa, belki de yapardı. O an ise öfkesini delice sıktığı avuç içlerine gömdü ve arkasını dönüp bahçeyi terk etti. Babasının arkasından haykırdığını işitse de geri dönmemişti. Üzerini değiştirip evden çıkması en fazla beş dakikasını aldı. Kulaklıklarını taktığında artık o dünyada değildi.

BAHAR UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin