Sen zaten asla benim olmayacaktın. Ve işte ben yine kaybettim.
******
You'll never be mine
What can I say, something 'bout my life
I just lost again******
Cemre düşüncelerinden daha hızlı hareket etmek için verdiği mücadeleden yorgun düştüğü halde durmuyordu. Koridorda bir ileri bir geri yürürken ışık hızına ulaşmayı deneyen bir bilim adamından farksızdı. Umursamıyordu. Yanından geçenlerin ona attığı bakışları kafasına takamayacak kadar öfkeliydi o an. Leylim'in uyarılarına rağmen Can'a yemek yedirmek için inatlaştığından o gün bir kez daha üstü başı çorba içinde kalmış, hemşire tarafından odadan yaka paça çıkartılmıştı.
Lanet olsun böyle kadere! Lanet!
Aslında hastaneye geri dönene kadar her şey yolunda sayılırdı. Cemre büyük bir aradan sonra ilk kez evine uğramış, uzun bir banyonun ardından temiz kıyafetler giymiş, üstüne bir de Ayşe kadının yaptığı ev yemekleriyle hasret gidermişti. Tam çıkarken Levent'in domuz suratıyla karşılaşmış olmak bile son birkaç haftada yaşadıkları düşünülürse o kadar can sıkıcı sayılmazdı. Yolda buluştuğu Ece'yle muhabbet ederek bisiklet sürerken her şeyin normale döndüğüne inanacaktı Cemre neredeyse.
Ama Toprak'ı görmek kalbine saplı duran binlerce oku hatırlamak gibiydi.
Cemre o andan itibaren sadece koşturmuş, abisinin odasından kantine oradan bahçeye, bahçeden bir kez daha kantine ve yeniden odaya sürüklendiği bir döngü içinde kendini hırpalayıp durmuştu. Ne yaparsa yapsın içini titreten o isimsiz duygudan kurtulamıyordu. Toprak'a sığınmak için can atan içindeki o küçük kızı sustururken olmaya çalıştığı o güçlü kadını kanattığının farkında bile değildi.
"Cemre..."
Cemre arkasından gelen sese döndüğünde dakikalardır ilk kez duran bacaklarının karıncalandığını hissetti. "Uyudu mu?" dedi düşündüğünden bile öfkeli çıkan sesiyle.
Artık Leylim de perişan görünüyordu. Cemre'nin yanına doğru yürürken sıkıntıyla nefes verip "Hayır." dedi. "İlacı almamak için çırpındı, bağırdı, çağırdı, ağladı. Hemşire konuşarak onu sakinleştirmeye çalışıyor şimdi. Beni de çıkardı odadan."
"İyi." dedi Cemre sinirle ve kendini köşedeki banka bıraktı.
Leylim bir süre onu uzaktan izlese de sonunda o da Cemre'nin yanına oturmuştu. Başını duvara yaslayıp gözlerini kapattığı halde eli Cemre'ninkini bulup sıkıca kavradı. "Bu günler geçecek biliyorsun, değil mi?" diye mırıldandı göz kapaklarını aralamadan.
"Öyle mi sahiden?" dedi Cemre başını arkadaşının omzuna bırakıp. Kendine sürekli ve sürekli aynı şeyi haykırdığı halde nedense artık bu yalana inanmak mümkün görünmüyordu. Dedesi hala komadaydı. Can ona bahşedilen yarım hayatı reddediyordu ve Cemre ilk kez birine emanet ettiği kalbinin o adamın ellerinde parçalara ayrılmasını izlemişti. Leylim kafasını onunkinin üstüne koyduğunda gözünden düşen yaşın arsızca kopup gitmesine izin verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHAR UYKUSU
RomanceDaha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege. Zeytin bahçeleri. Lise hayatı. AŞK. AŞK. AŞK. Arkadaşlar. Dostlar. Düşmanlar. Büyük bir sır. Korkunç bir entrika. Kırılan kalpler ve kırı...