Bölüm 1.57

530 58 4
                                    

Hala zamanın varken öp beni...

Oh we don't have forever
Baby daylight's wasting
You better kiss me
Before our time is run out

............

Cemre başını koltuğa yaslamış sesini çıkarmadan camdan dışarıyı izliyordu. Sıra sıra önünden geçen ağaçların hipnoz edici bir etkisi vardı. Yağmur damlaları camı döverken çıkardıkları ses bir ninni gibi geliyordu insanın kulağına. Cemre'nin bedeni ısınmış, gözleri kapanmaya başlamıştı. Elinin üzerinde Toprak'ın elini hissetmek garip bir huzur veriyordu. Yapabilse bu yolculuğun sonsuza dek sürmesini sağlar, korkmadan gözlerini kapatabileceği huzurlu bir uykuya dalardı.

"Nereye gidiyoruz?" dedi bir an eve yaklaştıklarını fark ettiğinde

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Nereye gidiyoruz?" dedi bir an eve yaklaştıklarını fark ettiğinde. Dönmeye hazır değildi. "Sana söyledim eve gitmek..."

"Seni eve götürmüyorum." dedi Toprak. Gülümsüyordu. Eli vitese gelmiş, kendi camını yarıya kadar indirmişti. Açık pencereden arabanın içine dolan taze yağmur kokusu Cemre'nin uyuşukluğunu silerken doğrulup etrafı inceledi.

"Onun yerine kendi evine mi getirdin beni?"

Toprak ona cevap vermek yerine zeytinliğin demir kapısının önüne kadar ilerleyip kornaya dokunmuştu. Anında fırlayan güvenlik kapıyı açarken arabayla içeri girip durdu. "Gel, hadi." dedi. "Oyalanırsan kesin hasta olacaksın."

"Ben bir yere gelmiyorum." dedi Cemre koltuğunda gerileyip. Kemerini çözen Toprak'ın aksine arabadan inecekmiş gibi durmuyordu. "Sizin eve gelmem ben." dedi. "Şu halime bak. Evde bir sürü insan vardır. Ne diyeceğim, bahçede oynarken oldu mu?"

Toprak onu hala dinlemiyordu. Arabadan inip onun tarafına geçti ve kapısını açtı. "Kimse seni görmeden içeri sokarım ben merak etme." dedi. "Sonra istediğin yere gideriz, ama önce şu üstündekilerden kurtulman lazım Cemre."

"Olmaz Toprak." diye inat etti Cemre. Gerekirse sürücü koltuğuna atlayıp arabayla buradan kaçacaktı. Toprak bir anda üstüne eğilip kemerini çözdüğünde hazırlıksız yakalanmıştı. "Dur!" dese de onu kucaklayan çocuğa engel olamadı.

"Her şeye muhalefet ediyorsun." dedi Toprak. Bir bebek gibi taşıdığı Cemre'yle eve doğru yürürken son anda arkasını dönüp güvenliğe "Arabayı yıkat olur mu?" demişti.

"İndir beni Toprak." dedi Cemre en sert sesiyle. Saçtığı öfke dolu bakışlar bile oğlanı etkilemiyor gibiydi. Arka bahçe kapısının önüne geldiğinde ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi.

"Sana söyledim işte, kimse yok ortalıkta." dedi basamakları tırmanırken. Cemre neredeyse utancından başını onun kazağının içine sokacaktı. Kalbi Toprak'ın ailesinden herhangi birinin onları bu halde görmesi ihtimaliyle delice atıyordu. Sonunda bir kapının önünde durduklarında bu işkencenin bitmesi için dua etti.

"Geldik." demişti Toprak onun düşüncelerini duymuş gibi. Kızı nazikçe yere bıraktıktan sonra kapıyı açıp içeri girmesi için başıyla işaret etti. "Sen burada temizlenebilirsin. Ben ortak olan banyoyu kullanırım. Şuradan sana havlu da bulalım."

BAHAR UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin