Bölüm 1.42

606 64 21
                                    

Bu bölüme eşlik eden güzel müzik: In the Mood for Love, Shigeru Umebayashi

"The roads gleam towards you

The oceans beckon towards you

A beauty beyond the lapping waves..."

Keyifli okumalar :)

..............................

Cemre yine o malum uykularından birine daldığına emindi. Hareket ediyor, duruma ayak uyduruyor, ama zamanın akışını da yaşananları da kontrol edemiyordu. O an tenine dokunan gerçeklik kendi hayal dünyası için bile fazlasıyla deliceydi. Yıllarca ayak basılmamış bir yaz kampının eski binalarının arasına sızmış olması mı daha sıra dışıydı, bunu yaparken Toprak'ın elini tutuyor olması mı bilemiyordu.

Kostümlü odayı arkasında bırakmış, üst kata uzanan basamakları tırmanıyordu şimdi. Günün kahramanı hemen önünde ilerliyor, o felç eden gülüşüyle arada dönüp Cemre'nin hala peşinde olup olmadığını kontrol ediyordu. Ne yarattığı etkinin farkındaydı ne de bunun başlarına açacağı sorunların... Cemre teyzesinin dayağıyla kızaran yanağındaki sızı dinmeden neden onu aramıştı sorması gerekirdi. Neden ona koşup kollarında ağlamış, neden çalabileceği onca kapı varken onun penceresinden içeri süzülmeyi seçmişti?

Toprak nedenlerle ilgilenmiyor gibiydi. "Az kaldı şampiyon." dedi bir katı daha geride bıraktıklarında. "Buradan sonra sınırlarını iyice zorlaman gerekiyor?"

Elbette çatıya uzanan asma kattan ve kırık dökük kalmış merdivenden bahsediyordu. Oysa Cemre zaten kendi sınırlarını aşalı çok olmuştu. Toprak'ın gülüşüne karşılık vermeye çalışıp yersiz düşünceleri aklından çıkarmayı denedi. Dikkatini altındaki kırıldı kırılacak ahşap basamaklara vermesi kesinlikle hayrına olurdu. Veremiyordu. Nihayet çatıya ulaştıklarında Toprak önüne geçmesi için beklemiş, sonra da belinden tutup onu çıkışa doğru yönlendirmişti.

"Geldik." dedi kapıyı ayağıyla ittirip. Eski kapının çığlığı gecenin içinde inleyip Cemre'nin kalp çarpıntısını bastırmıştı. Terasa adım attığında yüzüne çarpan serin havanın onu kendine getirmesi gerekirdi. Tabi Toprak'ın kokusundan uzaklaşabilseydi... "Bu tarafa..." demişti Toprak tam o an. Su deposuna uzanan merdivenleri tırmanmaya başladığında Cemre olduğu yerden onu izlemeye dalmıştı.

"Ne oldu, korktun mu?" diye eğlendi tepeye vardığında. "Buraya gelmezsen manzarayı da kaçırırsın Çilek."

Cemre yüksekten korkmazdı. Düşmekten, yaralanmaktan, incinmekten... Ama metal boruya elini koyduğunda titriyordu. Kendini tüm çevikliğiyle yukarı çekmesine rağmen bedeni tonlarca kat ağırlaşmış gibi zorlandı. Tepede Toprak'ın onu beklediğini bilmese, onunla baş başa olduklarını devamlı hatırlatan iç sesi bir an olsun susabilse her şey çok daha kolay olurdu. Böylesine sessiz bir gece için kafasının içinde o kadar çok gürültü vardı ki...

"Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun." diye takıldı Toprak nihayet Cemre yanına çıktığında. Tam kenara oturup ayaklarını aşağı sallandırmıştı. Eliyle oturması için hemen yanını işaret etti.

"Seni oradan aşağı atarsam görürsün hayal kırıklığını." dedi Cemre ters ters. Duygularını kontrol edemediğinde aksileşmek gibi kötü bir huyu olduğu doğruydu, ama sözleri Toprak'ı sadece daha fazla eğlendirmişe benziyordu. Gerginliğini belli etmemeye çalışarak Toprak'ın gösterdiği yere oturdu ve onun gibi ayaklarını sarkıttı.

"Vay..." dedi gözleri karşısındaki manzarayı fark ettiğinde.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BAHAR UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin