Bölüm 1.34

579 65 7
                                    

But if this is war i'll make them run
If you'll get hurt
I'll say my good bye with a loaded gun

............

Toprak ihanete uğramış hissediyordu. Öfkesini nerden, kimden çıkartacağını şaşırmıştı. Hangisinin daha acı verici olduğuna bile karar veremiyordu: Zeynep'i o halde görmenin mi yoksa ona bunu yapanın Cemre olduğunu bilmenin mi... O koridorda takılı kalmıştı sanki zaman. Tekrar tekrar Zeynep ona doğru koşuyor, Toprak her defasında kendini Cemre'nin önünde buluyordu. Nasıl? diyordu kıza. Nasıl yaparsın bunu? Nasıl yapmıştı sahi? Neden yapmıştı?  

Toprak bilmiyordu. Düşünceleri beynini acıtacak kadar keskin ve acımasızdı. O ana kadar duyduğu herkese, her şeye rağmen Cemre'yi anlamaya çalışmıştı. Dışındaki çeperi bile bile kızın kalbindeki saf iyiliği gördüğünü zannetmişti. Onun dünyaya karşı isyanının bir nedeni olduğunu düşünmüş, bu isyana kulaklarını tıkamayı bilmişti. Ve şimdi... Yaptığı onca şeyden sonra... Kendini bir geri zekalı gibi hissediyordu.

Zeynep'in başına gelenler sadece ama sadece onun suçuydu. Bilerek, isteyerek Cemre'nin peşinden gitmiş, Zeynep'in de ardından gelmesine neden olmuştu. Bir de yangın için üzülüyor, Cemre tuvalette Zeynep'i döverken bir ahmak gibi hala onun nasıl olduğunu düşünüyordu. Bu kadar salaktı işte. Bu kadar kör, bu kadar şuursuz!

Toprak soluklanmak için durdu. Yine koşarken kendini kaybetmiş, evden kilometrelerce uzaklaşmıştı. Ne kadar çok yorulursa düşünmeye o kadar az hali kalacağını umuyordu ya henüz huzurun kıyısından geçmemişti. O sabah yaşananlardan sonra Zeynep'le okuldan ayrılıp kızı hastaneye götürmüş, sonra da eve dönmüştü. Hiçbir şey yapmadan durursa aklını kaçıracağını fark ettiğinde çıkmıştı koşmaya. Bir saatten fazladır koşuyordu, oysa düşünmeye bir an bile ara vermemişti.

Neden Cemre? diye düşündü bir kez daha. O an, eve dönüş yolunda ve akşam boyunca bu soruyu sormaya devam etti. Kerem mesaj attığında delirmemek için ikinci kez sorgulamadan buluşmayı kabul etmişti. Onu oyalayacak, kafasındaki seslerden kurtaracak herhangi bir şey yapmaya razıydı. Zeynep'e sahile indiğini haber verip bisikletine atladı ve Alper Abi'nin barına kadar dikkatini kulağındaki müziğe vermeye çalıştı.   

Toprak bara girdiğinde Kerem henüz gelmemişti. Alper Abi servis yapacak neredeyse kimse olmadığından bankonun ardında yıkanmış bardakları kuruluyordu. Pazartesileri hep sakin olurdu bar, ama sanki o gün normalden bile yalnız kalmıştı. Cemre ve arkadaşlarının yokluğunda hep böyleydi belki de... Önemli değildi. Toprak Cemre'yi ya da onla ilgili herhangi bir şeyi düşünmek istemiyordu. 

"Limonata?" dedi Alper Abi onu görünce.

Toprak bar sandalyelerinden birine yerleşmişti. Başını hayır anlamında salladı. "Belki soğuk bir su." dedi.

Alper Abi'nin suratına bakılırsa olanları duymuştu. Zaten hemen sonra "Zeynep nasıl?" diye sordu.

Toprak omuz silkmişti. "Ciddi bir şeyi yok Allah'tan. Yarına toparlar sanırım."

"Umarım." dedi Alper Abi. "Aklım nasıl böyle bir şey oldu almıyor. Burak uğradı Cemre'yi sormak için. O zaman anlattı olanları, ama inanasım gelmiyor bir türlü."

Toprak sinirle güldü. "Yine kayıp Cemre tabi değil mi?"

Alper Abi onun sesindeki imayı sezmişti. "Kızgınsın biliyorum." dedi şefkatle. "Seni anlıyorum da. Hak bile veriyorum. Ama ben Cemre'yi beş yaşından beri tanıyorum Toprak. Bu duyduklarım bir şey ifade etmiyor bana. Cemre sebepsiz birine zarar verecek bir kız değil."

BAHAR UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin