Bölüm 1.21

796 68 18
                                    

When you were here before
Couldn't look you in the eye
You're just like an angel
Your skin makes me cry
You float like a feather
In a beautiful world
I wish I was special
You're so fucking special

******

Leylim saatlerdir dolabın önünde oturuyordu. Gözüne bir türlü uyku girmediği için erkenden uyanmış, annesinin yardımıyla yataktan kalkmıştı. Hala tam olarak tekerlekli sandalyeye alışmış olmasa da aradan geçen bir hafta içinde kendi kendine işlerini halleder hale gelmişti. Tek başına temizlenebiliyor, tuvalete gidebiliyor ve yeniden odasına dönebiliyordu.

O gün de alnında kaybolmaya yüz tutmuş yarayı kapatıcıyla yok ettikten sonra hafif bir makyaj yapıp bir şeyler atıştırmış, sonra da Cemre'yi beklemeye koyulmuştu. Saatler geçmiş olmasına rağmen kız hala ortalıkta yoktu ve Leylim elinde olmadan onun bu özel günü unuttuğunu düşünmeye başlamıştı.

Sıkıntıyla nefes verip bir kez daha önündeki kıyafetlere odaklandı. Böyle bir günde hangi rengi tercih etmesi uygun olurdu ki? Can'a veda ettiği için matem dolu karalara mı bürünmeliydi? Yoksa onu rengarenk hatırlaması için şöyle sıcak bir maviye mi? Belki de aşkın rengi kırmızıdan yana kullanmalıydı hakkını. Ya da baharı yansıtan yeşilden... Güneşi anımsatan sarıdan... Leylakların rengi mordan...

Leylim başını geri atıp içinden ona kadar saydı. Kusursuz olmaya çalıştıkça evren onunla alay ediyordu sanki. Tek bacağının dizden altını kaplayan alçı da başına gelen en trajikomik şaka olmalıydı. Dünyanın en güzel kıyafetini de giyse hiçbir güç üzerinde oturduğu tekerlekli sandalyeyi saklayamayacaktı. Kendini bildi bileli kurduğu Can'la dans etme hayali de kırılan kemikleriyle birlikte yok olup gitmişti. Can artık gidiyordu ve Leylim aşkı uğruna düzenlediği veda partisini bir köşeden sessizce izlemekten fazlasını yapamayacaktı.

"Gel Cemre."

Leylim kapının önünde annesinin sesini işittiğinde bir an yanlış duyduğunu zannetti, ama az sonra Cemre içeri girmişti.

"Nihayet!"

"Geciktim." dedi Cemre ellerini teslim olur gibi havaya kaldırıp. "Suçluyum, evet. Ama dedem kahvaltıyı kaldırmadan çıkmama izin vermedi. Biliyorsun, hala cezalıyım. O Duru yılanı da bunu fırsat bilince..." Cemre Leylim'in annesinin dik dik baktığını fark edince susup utançla gülümsedi.

"Ben size içecek bir şeyler getireyim." diyen annesi az sonra onları odada yalnız bırakmıştı.

"E, düşündün mü ne giyeceğini?" diye sordu Cemre kapıları açık dolabın önüne geçip.

Leylim omuz silkti. "Hiçbirinin bir anlamı yok ki. Can gidiyor. Yeni bir hayata başlıyor ve ben sadece izliyorum. Ne giyeceğimin ne önemi var Allah aşkına?"

 Ne giyeceğimin ne önemi var Allah aşkına?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Hadi ama." dedi Cemre onun hemen yanına diz çöküp. "Bunu konuşmuştuk. Sen de yepyeni bir hayata başlıyorsun Leylim. Birlikte başlıyoruz. İki gün sonra artık liseli olacağız. Yeni insanlar, yeni oğlanlar olacak. Can'ı bekleyip durduğun günleri hatırlamayacaksın bile."

BAHAR UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin