Bölüm 1.17

734 79 10
                                    


Bu bölüm abilere, onların küçük kardeşlerine ve her zaman bir abisi olsun isteyenlere gelsin. :)

..............................

Your words in my head, knives in my heart
You build me up and then I fall apart
'Cause I'm only human

********

Toprak Can'ın peşine takılmış, barın arkasından geçen yola doğru hızla yürüyordu. Daha şimdiden kendi düşüncelerinden sıkılmış, aklına gelen ihtimallerden yorgun düşmüştü. Can az ileriye park etmiş bordo pikabın kapılarını açınca düşünmeden ön koltuğa yerleşti ve araba gürültüyle öne savrulmadan hemen önce kemerini bağlamayı başardı.

Berbat başlayan gün, katlanılmaz bir iç sıkıntısıyla geçtiğinden bir noktada kendini evden dışarı atmaya karar vermişti. Zaten dünden hevesli olan Kerem'i Alper Abi'nin barına gitmek için ikna etmesi bile gerekmemişti. Güzel müzik, denizin tuzlu serinliği, hoş sohbet, bir de üstüne şekerli limonata... Toprak'ın aklında işte bunlar vardı Kerem şoförle onu almaya geldiğinde. Kahvaltıda olanlardan sonra Cemre'yi tamamen aklından çıkartamamıştı elbette. Zaten kim çıkartabilirdi ki? Deli bir fişek gibi eve dalan kız ortalığı birbirine katıp geldiği hızla yok olmuştu. Toprak onun ne ara, nasıl evden çıktığını arbede sırasında görememişti. Belki de bu yüzden beyninin bir köşesinde ona ne olduğunu düşünmeye devam etmişti gün boyu. Yine de... Gecenin sonunun böyle olacağını tahmin edemezdi.

Direksiyonu sıkıca kavrayan Can'ın bembeyaz olmuş suratına baktı. Onun ne kadar korktuğunu anlamak için kim olduğunu, geçmişini ya da geleceğini bilmeye gerek yoktu. Havada asılı duran tedirginlik tüm gözeneklerinden Toprak'ın da tenine hücum ediyor, onu kontrol edemediği bir karanlığın içine sürüklüyordu. Cemre'nin ağaçların arasına asılı kalmış hayali tüm gerçekliğiyle tam karşısındaydı. Sanki ruhundaki kabustan besleniyor, her an büyüyor, genişliyor, Toprak'ı etkisi altına alıyordu.

Can'a söylemeli miydi? Neden ormanı aramak konusunda ısrar ettiğini? Muhtemelen Cemre'nin abisinden bile sakladığı büyük bir sırrı olduğunu ve onun başına herkesin düşündüğünden de kötü bir şey gelmiş olabileceğine inandığını... Çocuğun içinde hapsolduğu olasılıklar kıyametini güçlendirmekten başka işe yarar mıydı sözleri?

"Özür dilerim." dediğini işitti Can'ın. "Seni de bu işe soktuğumuz için özür dilerim."

"Sorun değil." diyebildi Toprak. Çaresiz bir abiye başka ne denirdi ki? Kendisi Su'ya kötü bir şey olduğunu hayal dahi edemiyordu. Gözlerini camın ötesine, uzaklara kaçırdı.

Can kırmızı ışıkta durduğundan elleri direksiyonun üzerinde tempo tutmaya başlamıştı. Panik içindeki ruhu yakaladığı ilk umut kırıntısının peşine takılıp gitmek için fırsat kolluyordu adeta.

"Cemre aslında iyi bir kızdır." dedi. "Yani... Sizin eve öyle dalması falan... İnandırıcı gelmiyor olabilir, ama... O iyidir. Çok iyidir. Şu ara sorunlar üst üste geldi. Yoksa..."

"Sorun değil." dedi Toprak yeniden. Bu kez Can'a bakmayı tercih etmişti. "Hepimizin zor zamanları oluyor."

Can başıyla onayladı. Aynı anda yeşile dönen ışıkla birlikte gazı köklemişti. Zeytinliklere tırmanan yola saptığından sokakları dolduran insan kalabalığı dağılmış, karanlık gecenin ortasında bir başlarına kalmışlardı.

"Onu buradan götürmek doğru kararmış." dedi Can bir anda kendi kendine. "Emin değildim. Sevdiği herkesten uzakta yeni bir hayata başlaması zor olacak biliyorum ama..." Sıkıntıyla nefes verdi. "En azından gözümün önünde olacak."

BAHAR UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin