Ah bu hayaletler ve yaralı kalbime mühürlenmiş göz yaşları...
............
Toprak belki dakikalardır hareketsiz duruyordu. Aralık kalmış dudaklarında çilek tadı, burnunda bahar kokusu asılı kalmıştı. Sanki Cemre'nin çıktığı kapının ardında hala saçlarının pırıltısını seçebiliyordu. Sahiden öpmüş müydü şimdi Cemre onu? Bir rüya ya da halüsinasyon olmalıydı bu. Gerçek olamayacak kadar sıra dışı, hayal olamayacak kadar sıcacıktı. Kendi isteğiyle, göz göre göre gelmişti Cemre ona. Toprak ona ulaşamadan o kalbine dokunuvermişti apansız.
"Çilek..." diye mırıldandı Toprak kendini pencerenin pervazına bırakıp. Daha dakikalar önce içinde debelendiği düşüncelerin ortasına pespembe bir düş olup konmuştu Cemre. Toprak delice korkuyor, çılgınca titriyordu. Parmakları arasında ürkek bir kuş uçmayı bekliyordu sanki. Fazla sıkarsa canını yakabilir, dikkatli olmazsa onu kaybedebilirdi.
Derin bir nefes alıp bakışlarını sonbahar güneşiyle yıkanan bahçeye çevirdi. Öğle tatili neredeyse bitmek üzereydi, ama Toprak sınıfa dönebileceğini sanmıyordu. Cemre koca bir sürpriz paketi gibi karşısında belirmeden önce de kafası yeterince karışıktı. Şimdiyse... Toprak duygularını dile getirecek sözcükleri günlerce düşünse de bulabileceğini sanmıyordu.
Eli gayri ihtiyari telefonuna gittiğinde sanki kader bu anı bekliyormuş gibi ekranın ışığı yandı. Yeni gelen bildirimin altında hala Toprak'ın açmaya cesaret edemediği mesaj duruyordu.
Seninle konuşmam lazım. Önemli olmasa aramazdım.
Elbette aramazdı. Toprak bunu biliyordu. Zaten o yüzden o sabah okula gelirken telefonu çaldığında eli kontrolsüzce titremişti. Beyni arayan kişinin ismini hazmetmeye çalışırken kalbi bir süreliğine atmayı unutmuş, tüm yaşamsal fonksiyonları çalışmayı bırakmıştı. Kaç ay olmuştu sahi? Toprak onu görmeyeli, onun sesini işitmeyeli, onu yanı başında hissetmeyeli... Nasıl ve ne zaman bitmişti tam olarak? Ya da hiç bitmiş miydi?
Selen....
Toprak en son ne zaman dudaklarından döküldüğünü hatırlamadığı bu kelimeyi sadece dilinden değil kalbinden de silmek için uğraşmıştı onca zaman. İyileştiğine neredeyse emindi. Zeynep'in bir panzehir olmadığını en başından beri biliyordu, ama Cemre... O farklıydı. Uzun süredir hayatında ilk kez yepyeni bir sayfa açmaya hazır olduğunu hissetmişti Toprak. Cemre'yle o çatıya çıktığı gece kurtulduğuna inanmıştı. Ve az önce...
Toprak alnını soğuk cama yaslayıp gözlerini kapadı. Hala Cemre'nin sıcaklığıyla karıncalanan bedenine rağmen kalbinin bir köşesi paramparça olmayı bekleyen bir buz dağından farksızdı. Neden aramıştı ki? Neden onca zaman sonra mesaj atıp hayatının içine etmeye karar vermişti. Bir kez daha...
Önemli olmasa aramazdım.
Ama aramıştı. Lanet olsun dedi Toprak defalarca kez içinden. Allah kahretsin! Allah onu kahretsin! Allah beni de kahretsin! Sonunda anlamsız bir ses çıkarıp tüm gücüyle duvarı yumrukladı. Bu onun en mutlu günlerinden biri olmalıydı. Oysa o, çatı katına saklanmış hayaletlerin ona ulaşmamasını uman zavallı bir çocuktan farksızdı. Sinirle mesajı silip telefonu geri cebine attı ve sınıfa indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHAR UYKUSU
RomanceDaha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege. Zeytin bahçeleri. Lise hayatı. AŞK. AŞK. AŞK. Arkadaşlar. Dostlar. Düşmanlar. Büyük bir sır. Korkunç bir entrika. Kırılan kalpler ve kırı...