Bölüm 2.20

471 48 4
                                    


Daha sen kalbime düşmeden, ben senin hayalinle dua etmiştim. 

****

I prayed for you; before I called you mine.

****

Bahar kesinlikle geliyordu. Sırf birkaç arsız ağaç zamanını beklemeden çiçek açtığından ya da güneş yaşananları umursamadan o sabah pırıl pırıl tepelerinde parladığından değil. Bahar Cemre'nin midesinde hayat bulan goncalardaydı. Devamlı kontrolsüzce yukarı kıvrılan dudaklarında, al al olmuş yanaklarında, yeniden seçtiği renklerin büyüsüyle parlayan gözlerinde...

O sabah kuş sesleriyle uyandığında nerede olduğunu ve neler yaşandığını hatırlayıp bir an için paniklemişti Cemre. Nebahat teyzenin çoktan uyanmış da yollara düşmüş olduğunu ise hızla üzerini giyinip salona geçtiğinde anlamıştı. Garip olan kadının değil Toprak'ın yokluğuydu zaten. Telefonuna bakıp saatin kaç olduğunu anlamaya çalıştıysa da şarjı biten alet Cemre'ye yardımcı olmamıştı. Ne kadar uyumuştu? Nasıl hiçbir şey duymamıştı? Bilmiyordu.

Neyse ki türlü çeşit felaket senaryosu yaratmakta uzman olan beyni çalışmaya başlamadan evin kapısı açılmış, Toprak taşıdığı metal güğüm ile Nebahat teyzenin ardından içeri girmişti. Hala üzerinde önceki günün kıyafetleri vardı ve siyah saçları dinlemiş suratının etrafına dağılmıştı. Muhtemelen vücudundaki yaralar hala acıdığı halde umursamadan gülümsüyordu. Elindekileri mutfağa taşırken de Nebahat teyzenin komutlarıyla sofrayı kurmaya koyulduklarında da kaçamak bakışları her daim Cemre'nin üzerindeydi.

Teyzenin "Kara oğlanın şansı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Teyzenin "Kara oğlanın şansı." diye adlandırdığı bereket o sabah masalarına üç güzel köy yumurtası, bir koca kase taze sağılmış süt ve komşudan alınmış dumanı üstünde bir somon ekmek getirmişti. Sahip olduğu hayatla kıyaslanınca buna bereket demeye dili varmasa da Cemre kalbinde ve ruhunda daha önce yaşamadığı bir tatmin hissediyordu o an.

O mutfakta Nebahat teyzenin kalan son domateslerini keserken, Toprak da tek koluyla sütü kaynatmıştı. İkisi de kadıncağızı bu kadar uğraşa soktuklarından ıkınıp sıkılsalar da o sabah Nebahat teyze halinden memnun görünüyordu. Yüzüne yer etmiş katı çizgilere rağmen önceki güne göre tavırları çok daha yumuşak, sözleri daha samimiydi.

"Ee... Karar verdiniz mi bari nereye gideceğinize?" diye sordu sonunda ayrılık vakti geldiğinde. Evin bahçesinde kadının onlarda kalması için direttiği kıyafetlerle durmuş birbirine bakıyordu Toprak'la Cemre şimdi. Oğlanın bakışlarından ne demek istediğini anlayıp ortak yalanlarını sürdürmek istedi Cemre, ama Toprak kadına döndüğünde zaten her şeyi enine boyuna düşünmüş bir adamın olgun ifadesi vardı yüzünde.

"Biliyorum beni affetmeyeceksin Nebahat teyze ama istediğini yapamam." dedi sakince. Cemre'nin boş bakışlarına rağmen o anlam yüklü gözlerini kıza çevirmişti. "Onu şaka olduğunu bilsem de incitemeyecek kadar çok seviyorum." dedi Cemre'ye baktığı halde teyzeyle konuşur gibi. Eli Cemre'nin yanağını okşarken yumuşacık dokunuyordu. "Cezam neyse çekmeye hazırım, ama ona onu sevmediğimi söyleyemem. Bu şu ana kadar ağzımdan çıkan en büyük yalan olur."

BAHAR UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin