Bölüm 1.56

486 59 6
                                    

I'm waking up to ash and dust...

..............

Toprak evden nasıl çıktığını bilmiyordu. Montun kolunu tam geçirememiş, ayakkabısını bağlayamamıştı. Garajdaki arabalardan birine atladığında telefonu kıracakmış gibi elinde tutuyordu. Kapıdaki güvenlik onu durdurmaya çalıştığında öyle bir bağırmıştı ki dışarıdan bakan biri çıldırdığını düşünebilirdi. Belki de gerçekten çıldırmıştı.

Cemre'nin ağzından anlaşılır bir iki sözcük alması neredeyse on dakikasını almış, Toprak'ın aklına en sonunda kızdan konum göndermesini istemek gelmişti. Onun telefondaki sesi ne kadar titriyorsa Toprak'ın da bedeni öyle titriyordu şimdi. Gözünün önünde dönen milyonlarca olasılıktan hiçbiri iyi değildi. Silecekler ileri geri hareket ederken sadece varacağı noktayı görebiliyordu Toprak.

O sabah Cemre'yi ararken karşılık almayı bile beklememişti. Uykusuz geçen berbat bir gecenin ardından ilk olarak aklına Cemre geldiği için çevirmişti numarayı. Umudu yoktu. Telefon uzun uzun çalarken kendini depresyonda geçireceği yeni bir güne hazırlamıştı. Cemre'nin sesini ilk duyduğu an kalbinin atmayı bıraktığına yemin edebilirdi. Kızın ona cevap vermiş olması bile korkunç bir şeyler olduğunun habercisiydi. Cemre'yi ölse dahi kimseden yardım istemeyeceğini bilecek kadar tanımıştı Toprak. Bu da tek bir anlama geliyordu...

Gaza biraz daha yüklendi. Direksiyonu tutan eli de telefonu kavramış parmakları da bembeyazdı. Haritadaki mavi noktaya giderek yaklaştığı halde bir türlü Cemre'ye ulaşamayacakmış gibi korkuyordu. Lütfen diye yalvardı içinden. Lütfen ona bir şey olmasın, lütfen!

Az sonra nokta sağında kaldığında Toprak durmak zorunda kalmıştı. Arabayı kenara çekip düşünmeden indi ve ağaçların arasına daldı. Yağmur nedeniyle zemin kayganlaştığından zar zor tırmanıyordu tepeyi. Dizlerine kadar çamura bulanmış olsa da umurunda değildi.

"Cemre!" diye seslendi. Ekrandaki harita neredeyse vardığını söylese de hala kızı görememişti. "Cemre neredesin?" diye bağırdı bir kez daha.

Serin rüzgar tam o an yüzüne çarpmıştı. İstemsizce durdu Toprak. Ağaçların arasından çıktığı açıklık tüm manzarayı ayakları altına sermişti. Yüksektelerdi. Oldukça yüksekte... Cemre uçurumun dibinde olduğunu söylerken gerçekten bunu kastetmişti. Şimdi az ileride bir başına duran ağacın gövdesine kıvrılmış ağlıyordu.

Yaşadığı şoku üzerinden atıp kızın yanına koştu Toprak. Dizlerinin üzerine çökmesiyle Cemre'yi kucaklaması bir olmuştu. Yüzünü elleri arasına alıp kendine bakmaya zorladı. "Cemre." dedi nefes nefese. "Cemre iyi misin? Ne oldu? İyi misin? Konuş benimle n'olur!"

 "Cemre iyi misin? Ne oldu? İyi misin? Konuş benimle n'olur!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kız delice titriyor, hıçkırıklarını durduramıyordu. Toprak bir süredir onu ağlarken görmemişti. Cemre onca zaman içinde biriken ne kadar duygu varsa hepsini o an kusuyor olmalıydı. Onu göğsüne bastırıp bir ipucu bulma umuduyla etrafına bakındı Toprak. Gerçekten uçurumun kenarında olduklarına inanamıyordu. Cemre'nin üzerinde günlük kıyafetleri olmasına rağmen ayakları çıplaktı, bu da Toprak'ın aklına yine aynı kötü anıları getirmişti.

BAHAR UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin