Sonuçta ben de sadece bir insanım...
*****
I'm only human after all
Don't put your blame on me******
Öfke, korku, hüzün, endişe, isyan....
Onca duygu, onca keder ve hepsine katlanmak için tek bir kalp...
Ne zavallı ne aciz bir kalpti o.
Ve Toprak korkuyla çarpan o kalbi bedeninin her zerresinde hissediyordu o an. Hırsını alabilirmiş gibi direksiyonu sıkıca kavramış, düşmanı karşısındaymış gibi gözleri yola kilitlenmişti. Deja vu dedikleri tam da böyle bir şey olmalıydı. Tarih tekerrür ediyor, Toprak göz göre göre bir daha asla dediği hatasını tekrarlamaya gidiyordu.
Kendine bir kez daha başka yolu olmadığını hatırlattı. Kendi için, ailesi için, en çok da Cemre için gerçekleri öğrenmek zorundaydı. Ve sonuçları ne olursa olsun bu gece bu işi bitirmeye kararlıydı.
Telefonun sesini özellikle kapatmıştı çünkü daha şimdiden ekranı Kerem'den ve Mert'ten gelen sayısız cevapsız arama ve mesajla doluydu. Arkadaşlarının ona kızdığını biliyordu. Onların bilmediğiyse Toprak'ın zaten en başından beri kimseyi bu işe karıştırmamaya karar vermiş olmasıydı. Başına gelecek her şeyin sorumluluğunu almıştı bir kere ve bu kararların bedelini kendinden başka kimse ödemeyecekti.
Sertçe alnını ovup başındaki ağrıdan kurtulmayı denediyse de başaramadı. Harun'un mesajı geldiğinden beri neredeyse hiç uyumadığından aldığı ilaçlara rağmen yaşadığı acı her an biraz daha artıyordu. Her daim kalbini sıkıştıran geç kalmışlık hissiyle geçen bir haftanın tek bir saniyesi bile yoktu ki Toprak o katil adamı düşünmesin. Kerem onun sesindeki garipliği fark edip kapısında bitmemiş olsa daha o mesajı aldığı gece yollara düşerdi aslında. Ama onun aksine hala mantıklı düşünebilen arkadaşları gitmesine engel olmuş, önce hazırlık yapması konusunda onu ikna etmişlerdi.
Kerem yardım etmemiş olsa şimdi içinde olduğu bu kaçak arabayı da torpidoda uyuyan canavarı da bulamazdı Toprak, biliyordu. Belki de Kerem bilmeden onun hayatını kurtarmış; gecenin kaderini, hatta geleceklerini değiştirmişti. Yine de korkmaktan kendini alamıyordu Toprak. Ya geç kaldıysa? Ya kendini güvenceye almak için oyalanırken adamı kaçırdıysa? O zaman ne olacaktı?
Tüm kötü ihtimalleri bir kez daha kafasından atmaya çalıştı. Okulu ana yola bağlayan çıkışa yaklaşmıştı ve heyecan damarlarını şimdiden zorluyordu. Kimseye görünmemek için tercih ettiği bu karanlık ve ıssız yolun ortasında nefes almak daha da zordu sanki. Arabanın farları yandığı halde etrafını saran siyah perde her an üstüne kapanacakmış gibi hissediyordu. Yorgunluktan karıncalanan gözlerini ovmak için bir saniyeliğine dikkatini yoldan ayırmıştı ki son anda gecenin ortasından önüne bir şey atladığını fark edip refleksle direksiyonu kırdı.
Birkaç metre kayan araba ancak yoldan tamamen çıktığında durabilmişti. Allah kahretsin! diye düşündü Toprak korkuyla. Bir şeye çarpmıştı. Ya da birine... Bu saatte, bu sapa yolda kim olabilirdi ki önüne fırlayan? Tekerlerin acı çığlığı hala kulağında çınlarken bir an için aklına gelen korkunç görüntülerle kala kalmıştı. Pencerenin ötesinde, yerde hareket eden karaltıyı fark ettiğinde ise düşerek arabadan inip ona doğru koştu.
Lütfen diyordu içinden. Lütfen bir şey olmasın. Bu gece olmaz! Bu gece...
Yaklaştıkça renkler ve şekiller asla olmaması gereken bir anlam kazanıyordu. Az öteye devrilmiş bisikletle aynı anda seçmişti Toprak'ın gözleri yerdeki cılız bedeni. Hayır diye düşündü kız kapüşonunu indirirken. Hayır bu gerçek olamazdı. Cemre'nin turuncu saçları karanlığın içinde uçuşurken aklından geçen tüm dilekler bir dolu küfre karışıp Toprak'ın içinde patladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHAR UYKUSU
RomanceDaha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege. Zeytin bahçeleri. Lise hayatı. AŞK. AŞK. AŞK. Arkadaşlar. Dostlar. Düşmanlar. Büyük bir sır. Korkunç bir entrika. Kırılan kalpler ve kırı...