I'm just a sucker for pain....
******
Cemre on beş dakikadır arabanın arka koltuğunda oturuyordu. Instagram'ındaki tüm paylaşımları ikişer kez görmüş, Leylim'le dedikodu yapmış, Can'ın sesli mesajıyla eğlenmişti. Telefonun şarjı yarıya düştüğü ve Cemre her türlü sosyal etkileşimde bulunduğu halde Duru Hanım hala ortalıkta görünmüyordu.
"Yeter artık ama." dedi Cemre daha fazla beklemeye tahammülü kalmadığında. "Rıfat Abi ben bisikletle gidiyorum, sen Duru teşrif edince onu götürürsün okula."
"Ama kızım geç kalmas..."
Cemre onun sözlerini duyamadan arabadan inmişti. Can'ın giderayak ona hediye ettiği yeni bisikletine atladı ve okula doğru sürdü. Neden bunu en başta akıl edememişti ki? Lise hayatının ilk gününe Duru'yla başlamaktan daha korkunç olan tek şey onu saatlerce bekledikten sonra hala o okula varamamış olmaktı.
Cemre umursamamaya çalıştı. Sonbahar güneşi ışıl ışıl üzerine parlarken hayatta dert etmeye değer hiçbir şey yokmuş gibi hissediyordu. Can'ın gittiği gerçeğini bile kabullendikten sonra onu üzebilecek ne kalmamıştı ki geriye zaten. Yokuş aşağı inerken hep yaptığı gibi gözlerini kapatıp rüzgarın tenini okşamasına izin verdi. Doğa buram buram burnuna doluyor, tüm heyecanıyla kendi kalbinde atıyordu.
Garip hissediyordu Cemre. O sabah uyandığında bunun herhangi bir okul gününden farklı olacağını düşünmemişti. Hayatı boyunca sahip olduğu tüm arkadaşları yine yanında olacaktı. Bisikletlerine atlayıp okula sürecekler, teneffüsleri bahçede ya da kantinde boş boş muhabbet ederek geçirecekler, gün sonunda da sahile inip ödev yapıyormuş gibi yapacaklardı.
Oysa Cemre formayı üzerine giydiği ilk an sanki farklı birine dönüşmüştü. Daha olgun ya da belki daha sorumluluk sahibi olması gerekiyormuş gibi... Nerden bu hisse kapıldığına emin değildi. Yine de üzerindeki bu lacivert etekle mavi gömleğin insana değişik bir ağırlık verdiğini kabul etmek zorundaydı.
Okula zamanında yetişemeyeceğine neredeyse emin olsa da üstünü pisletmek pahasına kestirme yola saptı. Ağaçların arasından, çukurların üzerinden, toprağa bata çıka ana yola kadar sürdü. Kasabanın tek okulunun üzerine kurulduğu tepeye tırmanan yol ilk gün olduğundan çocuklarını okula kendileri götürmek isteyen velilerle doluydu. Cemre bisikletiyle arabaların arasından makas atarak geçerken Rıfat Abi'yle Duru'yu da konvoyun arasında görüp eğlendi. Başına buyruk davranarak belki çok da yanlış bir karar vermemişti. Onlar ilerlemeye çalışırken Cemre okulun önüne bisikletini bağlayıp bahçedeki kalabalığa karıştı.
Farklı sınıflardan pek çok öğrenci gruplar halinde müdürün açılış konuşması yapmasını bekliyordu. Cemre o an çocukluğundan beri gördüğü yüzlerin hala etrafında olmasından garip bir mutluluk duyduğunu fark etti. Kendi küçük arkadaş grubu dışında samimi olduğu pek kimse olmasa da bu aşinalık ona kendini evinde hissettiriyordu. Bir iki kişiye yalandan gülümseyip çok daha fazlasıyla merhabalaştıktan sonra bahçenin en dibinde gördüğü arkadaşlarının yanına doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHAR UYKUSU
Storie d'amoreDaha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege. Zeytin bahçeleri. Lise hayatı. AŞK. AŞK. AŞK. Arkadaşlar. Dostlar. Düşmanlar. Büyük bir sır. Korkunç bir entrika. Kırılan kalpler ve kırı...