Ölene kadar hırsım ayakta tutacak beni...
*****
I'll run this shit till the death of me
My ambition is my weaponry*****
Cemre oturduğu yerden inmiş, şok içinde Selen'e bakıyordu. "Manyak mısın sen?" dedi panikle. "Neden attın anahtarı aşağı?"
"Kaçacak bir yerin kalmadı işte fena mı?" dedi Selen. "İstesen de istemesen de benimle konuşacaksın. Benden çaldıklarının hesabını vermenin zamanı geldi!"
Cemre sinirden dişlerini sıkıyordu. İki adımda Selen'le arasını kapatıp onunla burun buruna gelmişti. Onu şu çatıdan aşağı itmek ne de çok istiyordu ah... Gel gör ki şu zavallı haliyle Cemre'nin bile içini acıtacak kadar çaresizdi kız.
"Bak..." dedi Cemre kendisini bile şaşırtan bir olgunlukla. "Senin derdin benimle değil Selen, kendinle. Dönüp yaptığın hatalarla yüzleş ve hayatına devam et. Çünkü ne yaparsan yap geçmişi değiştiremezsin. Anla artık, ben olmasaydım da Toprak sana dönmezdi. O kendine yeni bir yol çizdi. Bırak sen de artık peşini, kendi yoluna git!" Sıkıntıyla nefes verdi Cemre. "Benden de uzak dur! Çünkü yemin ederim bir dahaki sefere böyle sakin sakin konuşmam!"
Hemen sonra telefonunu cebinden çıkarmıştı Cemre. Amacı Leylim'e mesaj atıp Kemal abiyi bulmasını söylemekti. Ama daha tek tuşa basamadan Selen'in eli ona uzanıp aleti kapmış ve terastan aşağı fırlatmıştı. Havada uçan telefonunun ardından ağzı açık bakakaldı Cemre. "Sen..." diyebilmişti sadece. Ne diyecekti ki? Deli misin? Hasta mısın? Aklını mı kaçırdın?
Evet, Selen bunların hepsi olabilirdi. Ama o an her şeyden çok öfkeliydi. Cemre'nin sözleri saatli bir bombayı tetiklemişti içinde sanki. Sıktığı çenesi ve zangırdayan dişleriyle o an her şeyi yapabilirmiş gibi görünüyordu. Nitekim bir an sonra zıplayıp terasın kenarındaki duvara tırmanmıştı.
"Selen..." dedi Cemre öfkesini bir anda unutup. Kenara oturup ayaklarını sallandırmak başkaydı, o duvarın üstünde ayakta durmak başka. "Selen in aşağı, ne yapıyorsun?"
Ama onu dinleyeceğe benzemiyordu kız. "Demek sen olmasan da Toprak bana dönmezdi ha?" dedi göz yaşları kontrolsüzce akmaya başladığında. Şimdi ileri geri yürüyordu kenarda.
"Selen..." dedi Cemre ona doğru temkinli bir adım daha atıp. Eli istemsizce kıza uzanmıştı. Ama Selen duymuyordu.
"Hatalarımla yüzleşmeliyim öyle mi?" dedi histerik bir kahkaha atıp. "Ben bunu bilmiyorum çünkü değil mi? Ne bok yediğimi, nasıl Toprak'ı kaybettiğimi bilmiyorum çünkü ben!" Hıçkırıklar. Göz yaşları arasına karışmış daha fazla garip kahkaha. "Hayır, önemi yok! Yaptıklarımın önemi yok. Çünkü o... o beni öyle çok sevdi ki... Kimsenin bakmadığı gibi baktı bana. Öyle dokundu. Biliyordum, görürse hatırlayacağını biliyordum. Tüm o hataları unutacağını biliyordum. Ama sen... Sen... sen hayatımıza girdin ve her şeyi mahvettin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHAR UYKUSU
RomansaDaha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege. Zeytin bahçeleri. Lise hayatı. AŞK. AŞK. AŞK. Arkadaşlar. Dostlar. Düşmanlar. Büyük bir sır. Korkunç bir entrika. Kırılan kalpler ve kırı...