"Kyem peyniy, kyem peyniy, kyem peyniy!"
Toprak gözlerini devirip elindeki yumurtayı geri tabağa bıraktı. Su'ya yemek yedirmek her sabah her akşam yaşadıkları bir Çin işkencesine dönmüştü. "Tamam önce krem peynir ye. Ama sonra o yumurta bitecek!" dedi Toprak en otoriter sesini kullanmaya çalışarak. Su uzattığı ekmek dilimini alırken pek de oralı görünmüyordu.
"Tamam, hadi sen kendi yemeğini ye." dedi ilgiyle onları izleyen annesi. "Okula geç kalacaksın yoksa."
Toprak saatine bakınca gerçekten de saatin bir hayli ilerlediğini fark etti. Çayı kafasına dikip tabaktaki en büyük lokmayı ağzına tıktı ve Su'yun başına aceleci bir öpücük kondurup kapıya yöneldi.
"Dur oğlum, boğulacaksın." diye bağırıyordu annesi arkasından. Toprak kadına eliyle öpücük atınca annesinin güzel yüzü renklendi. "Deli çocuk." demişti muhtemelen içinden. Toprak onu ne zaman güldürse öyle söylerdi. Belki de gerçekten biraz deliydi Toprak, ama günlerdir uzun süredir olmadığı kadar keyifli hissediyordu. Bisikletine atladığında çantasını tam kapatamamıştı bile. Bu acelesinin derse yetişmek için olmadığını kimseye değilse de kendine itiraf etmeliydi.
Alışıyordu. Okuluna, arkadaşlarına, hayatına... Babası bile onun varlığını kabullenmiş, gözlerini daha az üzerine diker olmuştu. Dersler ağırlaşarak devam ediyor, Toprak'ın çevresi yeni yüzler, yeni sohbetlerle çevriliyordu. Sınıfta da okulda da çoğu zaman göz ardı edemediği bir popülariteye sahipti ki son olanlardan sonra sanki ilgi daha da artmıştı. Buna rağmen Toprak tüm zamanını Kerem'le geçirmeye çalışıyor, Duru'dan uzak kalabildiği zamanlarda Mert de onlara katılıyordu. Bir süre için Zeynep'in ve onun etrafına kurduğu hayatın kendini iyi hissettirdiğini zannettiyse de artık bunun doğru olmadığına emindi.
Parka girdiğinde hep yaptığı gibi bisikletini bağladı ve her sabah Kerem'le buluştukları köşeye doğru ilerledi. Cemre'yi az ilerideki banklardan birinde görmeyi ummuyordu, o yüzden kızla göz göze geldiğinde tıpkı onun gibi bakışları yumuşadı.
"Tamam." dedi Cemre telefonda konuştuğu kişiye. "Tamam, hadi gelince anlatacağım dedim ya."
Toprak Kerem'in hala gelmemiş olduğunu durduğu yerden görebiliyordu. Buluşma banklarına gidip arkadaşını bekleyebilir, telefonuyla Instagram'da gezerek vakit öldürebilirdi. Onun yerine pek az zaman yalnız yakaladığı Cemre'ye doğru ilerledi ve daha o ağzını açamadan kızın yanına oturdu.
"Telefondaki her kimse o olmak istemezdim." dedi.
Sözleri Cemre'yi gülümsetmişti. "Burak..." dedi sıkıntıyla. "Ama ona bağırmıyordum. Yani ona bağırıyordum ama onun yüzünden değil. Bir başkasına kızdığım için ona bağırıyordum ki sonra ona da kızdım çünkü bir türlü anlamak istemiyor ve beni boş yere bağırtıyor. Yani bu durumda sanırım ben ona bağırıyor oluyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHAR UYKUSU
RomanceDaha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege. Zeytin bahçeleri. Lise hayatı. AŞK. AŞK. AŞK. Arkadaşlar. Dostlar. Düşmanlar. Büyük bir sır. Korkunç bir entrika. Kırılan kalpler ve kırı...