Gece çöktüğünde, gölgeler çalacak ruhumu bir kez daha ve ben bir kez daha kaybedeceğim kendimi...
*******
In these shadows
I know I'll lose myself again
When this night falls
I know I'll lose myself again*******
Yıldızlar geceye bürünmüş denizin üzerinde oynaşırken dalgalar tatlı bir ninniyle eşlik ediyordu göz kırpışlarına. İnsan nasıl da küçücüktü şu ucu bucağı olmayan gökyüzünün altında. Ay asıldığı yerden alay ediyordu sanki altında uzanan dünyayla. Işığıyla yıkadığı kumsal da farkında değildi, yuvalarına tünemiş kuşlar da. Evlerin camlarından süzülen ışıklar bir bir sönerken, koca bir evren ışıl ışıl devam ediyordu dansına.
Ve Toprak kendini o dansa kaptırmış bir hayalden ötekine kayıyordu izlediği yıldızlar misali. Saatler geçmiş olmalıydı gözünü bulutsuz geceye ilk diktiğinden beri. Bütün günü sokaklarda geçirdikten sonra sonunda kendini kumsala atmış, okumuş, çizmiş, yeni aldığı defteri neredeyse yarılamıştı. Düşünceleri, korkuları, kaygıları aklında ne varsa elindeki kalemden kağıda akmış, aktıkça Toprak kendini daha savunmasız, daha yardıma muhtaç hissetmişti. Babasının karşısındaki o kendinden emin adam şimdi yeniden ürkek bir oğlan çocuğuydu ve aldığı kararın altında ezilen ruhu kalbinde titriyordu.
Yattığı yerde doğrulup derin bir nefes aldı. Sonsuza kadar bu kumsalda saklanamayacağının farkındaydı. Saat neredeyse gecenin biri olmuştu. Eninde sonunda eve dönmesi gerektiğini de babasıyla yüzleşmesi gerektiğini de biliyordu. Zor olan adamın laflarına tahammül etmek değil, kendi içinde verdiği mücadeleye galip gelmekti. Toprak aldığı kararın doğru olduğunu biliyor, ama kalbindeki korkuyu yenemiyordu.
Karaladığı defteri eline alıp gelişigüzel bir sayfa açtı. Bir zeytin ağacı çizmiş, dallarının altına koşturan bir oğlan çocuğu kondurmuştu. Gelişigüzel bir karalamaydı. Ne yüzü belliydi oğlanın ne de nereye koştuğu. İçini ısıtıyordu yine de Toprak'ın. O oğlan evindeydi, ait olduğu yerdeydi, güvendeydi, bütündü. Toprak'ın olmak istediği her şeye sahipti. Ve Toprak yeniden o oğlan çocuğu olmaktan bir adım ötede duruyor, o küçük adımı atmaya cesaret edemiyordu.
Defteri sıkıntıyla kapatıp kuma saçtığı eşyaları topladı. Az sonra yeni aldığı kitapları, kalemleri defteriyle birlikte torbaya sokuşturup ayaklanmıştı. Attığı her adımda rüzgarın teninde arsızca gezinmesinin tadını çıkardı. Bu tuzlu ürperti korkularını unutturuyordu sanki. Evini ona hatırlatmak ister gibi kulağına fısıldıyordu. Ağaçların arasından zeytinliğe uzanan toprak patikayı tırmanırken yaprakların hışırtısı da katılmıştı koroya. Ballı ılık süt gibiydi ağzına yer eden tat. Burnunda yumuşacık bir koku... Toprak biliyordu aslında ya, nedense ikna edemiyordu kalbini korkmaması için. Halbuki çevresindeki yaşamın her kırıntısı ona doğru yerde olduğunu hatırlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHAR UYKUSU
RomanceDaha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege. Zeytin bahçeleri. Lise hayatı. AŞK. AŞK. AŞK. Arkadaşlar. Dostlar. Düşmanlar. Büyük bir sır. Korkunç bir entrika. Kırılan kalpler ve kırı...