Bölüm 1.20

809 75 5
                                    

Buradayım. Yanında. Karanlık çökünce, gece ilerlediğinde, güneş yeniden doğabilirse şayet, ben hala burada olacağım.

****

Baby, I am right here
I'll hold you when things go wrong
I'll be with you from dusk till dawn

*******

Gece nihayet yerini ışığa ve umuda bırakıyordu. Karanlık dağıldıkça tatlı bir pembelik de gökyüzüne yayılmaya başlamıştı. Bulutlar aralanıyor, sarılar turunculara dönüyor, soğuk rüzgar dünyayı taze bir başlangıca hazırlıyordu. Yeni bir gün yeniden ümit etmek demekti ne de olsa. Tüm hataları güneşle yıkamak, ısınan toprağa gömmek, canlanan doğanın kokusuna kaptırmaktı. Korkmadan ölebilmekti ve tüm varlığınla en baştan doğabilmek... Düşeceğini bile bile bir kez daha denemek... Yaşam dediğin her gün sil baştan olmak değil miydi? Silinmek. Hiçe ulaşmak ve küllerinden daha güçlü doğmak.

Yeni gün geliyordu ve Cemre kesinlikle güçlü hissetmiyordu. Hastanenin loş koridorunda bir başına durmuş, pencerenin ötesinden göz kırpan dünyayı izliyordu. Değişimin farkındaydı, ama hayatın getirecekleri için umutlanamayacak kadar yorgundu. Daha çok kendi küllerinde boğulan bir Anka kuşunu andırıyordu. Sonsuz yaşam döngüsü onun için tükenmiş gibiydi. Kolunu kaldıracak gücü, gözünü kırpacak canı kalmamıştı.

Leylim'in ailesi haberi alıp hastaneye koştuğunda koridorda volta atıyordu. Uydurduğu yalanı bile dinlemekle vakit kaybetmeyen Süreyya Teyze'yle Ümit Amca soluğu kızlarının yanında almış, Cemre'yi bir kez daha pişmanlıklarıyla bir başına bırakmışlardı. Odadan gelen sesler bıçak gibi kalbine batıyordu Cemre'nin. Onlar geldiğine göre haberin yayılıp diğerlerinin hastaneye akın etmesi de an meselesiydi. Bu küçük kasabada her havadis ışık hızıyla yayılırdı ne de olsa. Can da öğrenecek, olayın Cemre'yle alakalı olduğunu tahmin edecek ve tüm öfkesiyle hastanenin önünde bitecekti. Burak, Alper Abi, Ece... Hepsi gerçeği bilmek isteyecek, Cemre'yse onların yüzüne baka baka yalan söyleyecekti.

Tükenmişti. Gözlerini kapatıp onu bekleyen kabusu aklından uzaklaştırmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Leylim'in iyi olduğu gerçeği bile rahatlamasını sağlamıyordu. Yeniden koridorda volta atmaya başlamıştı. İleri geri yürürken ayağının altında ezilen taş gibi sapasağlam kalabilmek isterdi. Oysa her nefeste kemikleri çatırdıyor, teni pul pul dökülüyor, bedeni bin bir parçaya bölünüyordu.

Bir kez daha pencerelerden birinin önünde durup başını soğuk cama yasladı. Aynı anda gözüne bahçedeki bank takılmıştı. Ve bankın üzerinde bir başına oturan karaltı... Onun tahmin ettiği kişi olup olamayacağını sorguluyordu beyni arka planda. Gözlerini kısıp daha dikkatli baktı. Gerçekten de oydu. Toprak'tı. Belli ki geceden beri aynı yerde oturmuş, tıpkı dediği gibi beklemişti. Neden? Neden gitmemişti ki?

Cemre sanki Toprak da onu görebilirmiş gibi camdan uzaklaştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Cemre sanki Toprak da onu görebilirmiş gibi camdan uzaklaştı. Ne düşünmesi gerektiğine karar verememişti. Toprak oradaydı. Sırf o an değil. Gece boyunca defalarca onun yanında kalmış, kendi başını belaya sokma pahasına hiçbir yere ayrılmamıştı.

BAHAR UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin