Bu bölümü yazarken yeniden liseye dönmüş gibi hissettim. Herkese keyifli okumalar :)
Toprak müdür odasının kapısının önünde dakikalardır volta atıyordu. Sinirini hala atamadığından oturup sakin sakin sırasını beklemeyi becerememişti. Doruk'la çetesi Allah bilir içeride müdüre ne yalanlar anlatıyorlardı? Ah... Toprak onları bir eline geçirebilseydi... Koridorda Cemre'yi gördüğü an gözünün önünden gitmiyordu bir türlü. Üç hayvan bir olup tek bir kıza bunu nasıl yapabilmişti, aklı almıyordu.
Kimya öğretmeni arbedeyi görüp kavgaya müdahale ettiğinde Toprak daha çocukların birinden bile hırsını alamamıştı. Kadın doğrudan olayı başlatanları sormuş, tüm oklar onlara çevrildiğinden Cemre, Toprak, Doruk ve çetesi tıpış tıpış müdürün odasının yolunu tutmuşlardı. Koridorda yürürken tüm meraklı gözler üzerlerindeydi elbette. Toprak insanların onu gösterdiğini görmüş, Cemre ve onla ilgili fısıltılar duvarlardan sekip kulaklarına ulaşmıştı.
Cemre'nin arkadaşlarıyla burun buruna geldiklerinde Toprak bir an Burak'ın ona saldıracağını düşündüyse de çocuk o an daha çok Cemre'nin başına ne geldiğiyle ilgileniyor gibiydi. "Ne oldu?" demişti Leylim korkuyla. Doruk'u gördüğünde yüzüne oturan dehşete bakılırsa bir şekilde kayıkhanedeki yangının ifşa olduğunu düşünmüştü. Belki henüz o sır açığa çıkmamış olabilirdi, ama daha ilk günden tüm okulda meşhur olduklarına şüphe yoktu.
"Kaç dakika oldu?" diye homurdandı Toprak kendi kendine. Müdürün neden ilk onları değil de bir avuç serseriyi dinlemeyi seçtiğini anlamıyordu. Elleri kucağında koltukta oturan Cemre onu duyduysa bile cevap vermemişti. Daha çok sessizce kaderini bekliyor gibi görünüyordu. Çatık kaşlarıyla daldığı düşüncelerinde canavarlarla savaştığına şüphe yoktu. Ona bakarken öfkesinin daha da şiddetlendiğini hissediyordu Toprak. Kızın boynundaki taze izler olayın tüm kirli yüzünü yansıtıyordu aslında.
Toprak sıkıntıyla nefes verip kendini koltuğa bıraktı. Cemre'nin karanlık bakışlarının ardındaki korkuyu görebiliyordu. Onun bir avuç işe yaramaz serseriden çekinmeyeceğini öğrenecek kadar kızı tanımıştı. Ama onlardan başka yangını bilen yegane insanlar şu an müdürün odasındaydı ve ister mağdur ister suçlu olsun, bu sır açığa çıkarsa Cemre'nin başının derde gireceğine şüphe yoktu.
"Canın yanıyor mu?" dedi Toprak kendini tutamayıp.
Cemre'nin içinde kaybolduğu düşüncelerinden sıyrılmasını sağlamıştı. Kızın eli gayri ihtiyari boynuna gittiğinde hayır anlamında başını salladı. "Senin?"
"Çok daha kötülerini görmüştüm."
Cemre gülümsedi, ama hüzün gözlerinde parlıyordu. "Keşke sen hiç karışmasaydın." dedi sıkıntıyla. "Bu her şeyi daha da karıştırdı."
Toprak öfkesinin yeniden kabardığını hissetti. "Cemre sen koridora çıktığında ne haldeydin farkında mısın?" dedi. "Ben o an oradaydım ve yardım ettim. Başkası görse o da ederdi."
Cemre başını salladı. "Bu okulu da insanlarını da hiç tanımıyorsun."
"Bu sadece bir okul Cemre. Herhangi bir okul... İnan her yerde iyiler, kötüler, işe yaramaz pislikler ve onların zulmettiği zavallılar var. Buradakiler daha iyi bir ders almamış o kadar."
Cemre bir kez daha ona baktı. "Daha fazla uzatmayı düşünmüyorsun değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHAR UYKUSU
RomanceDaha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege. Zeytin bahçeleri. Lise hayatı. AŞK. AŞK. AŞK. Arkadaşlar. Dostlar. Düşmanlar. Büyük bir sır. Korkunç bir entrika. Kırılan kalpler ve kırı...