İblisler buradaydı, orası kesin. Peki ya melekler?
*****
Angels don't give up on me today
Cause the demons; they are there...*******
Derin bir nefes.
Burnuna ulaşan denizin yosunlu kokusu.
Zeytin dallarının gün batımına eşlik eden melodisi.
Ege.
Cemre gözlerini kapatıp bulutların arasında süzülen kuşların kanat çırpışında huzuru aradı. Ilık eylül havası bir sevgili gibi tenini okşuyordu o an. Zeytin kokulu rüzgar ciğerlerini doldurup göğsü arsızca kafesinde yükseldiğinde bir an için gökyüzünde asılı kaldığını hissetti. Ne de güzeldi kırlangıç misali dünyanın tepesinden hayatla alay etmek. Bu gizli kalmış cennet tepesinde, tüm dertlerden arınıp bir başına kalabilse Cemre de o kuşlar gibi özgür olduğunu düşünebilirdi. Oysa o, metrelerce altında uzanan zeytinlikteki her bir ağaç gibi mutlak kaderine kök salmıştı. Ağaçların tepesinde, onlarla birlikte büyümüş; tıpkı onlar gibi günden güne toprağa batmış, boğazına kadar çamura bulanmıştı. Tenindeki çizikler her gün yeniden kanıyor, dallar her defasında biraz daha etine batıyor; ama Cemre inatla içindeki karanlığa doğru büyümeye devam ediyordu.
Gözlerini aralarken derin bir nefes daha aldı. Neredeyse hiç hatırlamadığı bir geçmişe karşı özlem duyması ne garipti. Her dara düştüğünde kendini yeniden ve yeniden bu yalnız tepede çocukluğunun hayaletlerini kovalarken buluyordu. Anne ve babasının bir gün ufukta belirmesini bekliyordu belki de. Karşısında durduklarında onlardan özür dileyecek, hatasının bedelini ödemek için bir ömür boyu debelendiğinden bahsedecek ve ruhunun özgür kaldığına emin olana dek onların ayaklarına kapanmaktan vazgeçmeyecekti. Bu da hayatını kuşatan lanete son vermezse başka ne verebilirdi ki?
Cemre başını sallayıp zihnine dolan yangının kavurucu görüntülerinden kurtulmayı denedi. Evini yaktığında sadece beş yaşındaydı. Kendi evini... Annesini, babasını, geçmişini ve geleceğe dair tüm umutlarını... Uyurgezer olmayı o seçmemişti elbette, ama bu tüm hayatını küle çeviren bir katil olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Alevlerin hayallerinde bile aynı şiddetle canını yakması katlanılmazdı. Aradan onca yıl geçtikten sonra hala, her yeri kızıla boyayan ateş kalbinde yanmaya ve karşısına çıkan her duyguyu kül etmeye devam ediyordu.
Cemre bir nefeslik havayla kendini bir kez daha rahatlamaya zorladı. Berbat başlayan günü giderek içinden çıkılmaz bir iç buhrana dönüyordu. Aslında her şey o sabah yatağında çamura bulanmış geceliği içinde uyandığında başlamıştı. Hatırlamıyordu. Ne gece neler yaşandığını, ne de onu neyin bu hale getirdiğini. Cemre bunun ne anlama geldiğini kendine dahi itiraf edemeyecek kadar paniklemiş, kimseye görünmeden kendini sokaklara atmıştı. Geçmişin laneti sırtına geçirdiği tırnaklarıyla adım adım peşinden gelirken Cemre en iyi arkadaşının kapısına dayanmıştı çaresiz. Burak'ın yanında olmak elbette kalbini kavuran korkuyu bir nebze dinginleştirmişti, ama dehşet bir kez tenine mühürlenmişse ondan kurtulmak kolay olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHAR UYKUSU
RomanceDaha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege. Zeytin bahçeleri. Lise hayatı. AŞK. AŞK. AŞK. Arkadaşlar. Dostlar. Düşmanlar. Büyük bir sır. Korkunç bir entrika. Kırılan kalpler ve kırı...