Bugüne kadar kaç kere sevdiğim insanlar ayrılmak zorunda kaldım , kaybettim.. Şu son birkaç yılda olduğu kadar değil. Her şeyin yolunda olduğu ve tük üzüntümün annemin yanımda olmamasına bağlı olduğu o zamanları şimdi özlüyordum. Her şey daha kötüye gidemez dediğim her an hayat sanki arkamdan sinsi sinsi gülümseyerek planlar yapıyordu.
Burda bahsetmek istediğim 'hayat' bir insan.. bir merial. David'in küle dönmüş kemikleri , dökülmüş kanı ve içindeki intikam arzusu. Onunla aynı kanı taşıyan bir başka düşman. Ağlamaktan gözlerim kurumuştu ama bu konuşmayı ağlamadan bitirmem gerekiyordu. Bana bakan onca insan varken ağlayamazdım. Annesi , babası , olduğunu bilmediğim abisi ve küçük kız kardeşi bana bakarken ağlayamazdım.
Lutz'lar kadar normal insanlarda vardı cenazesinde. Kalabalık , güzel , sıcak. Onun gibi. Açık tabut merasimi yapılmadı. Kimse onu o şekilde görmek istemezdi. Elimde olsaydı onu bulan kişinin başka biri olmasını dilerdim. Onu ilk gördüğüm gün ki gibi hatırlamak isterdim. Sıcak gülümsemesiyle aydınlattığı okul koridordunda ela gözleriyle bana bakrken. Rüyalarımı son gördüğüm değil de ilk gördüğüm haliyle ziyaret etsin isterdim. Gözümün önüne sadece o ilk , eski hali gelsin isterdim.
Konuşmamı bir kağıda yazmamıtım. Asında bu konuşmayı başkasının yapmasını umuyordum çünkü bu konuda pek iyi değildim ama diğerlerinin yapmayacağı belli olunca gönüllü olmak zorunda kaldım. Normal insanlara bir cinayete kurban gittiği söylendi. Ailesi onu , kim olduğunu ve nasıl öldüğünü biliyordu ama diğerleri için böyle bir bilgiyi bilgiyi bilmek önemsizdi.
Yerimden kalkıp tabutun arkasına geçtim ve ağlayan insanların hıçkırıklarının arasında boğazımı temizledim. Tabutun üzerinde resmine bakıp gülümserken " Onunla tanıştığımızda arkadaş olacağımıza emindim." diye yalan söyledim. Kimseye rüyamda onu daha önceden gördüğümü ve bu yüzden korkudan nerdeyse altıma yapacak olduğumu söyleyemezdim. Konuşmama " Onun hakkında hatırladığım bir şey varsa o da hep güldüğüydü. Hep mutlu olduğu. Asla ciddi olamayan bir neşesi vardı." diyerek devam ettim. Bu da bir yalandı. Çoğu zaman hepimizden daha fazla düşünürdü. Hepimiz adına düşünürdü.
" Hayatımda tanıyabileceğim en sevecen , sadık , dürüst ve korumacı insanlardan biriydi. Ona her zaman her şekilde güvenirdim. Beni asla yanıltmadı. Yarı yolda bırakmadı. Her riski almaya hazırdı."
Bunların hepsi doğruydu. Her bir kelimesi kalbimden çıkıyordu. Biliyordum. Göz yaşlarım dışarı çıkmak için beni zorlarken son kelimelerimi bir araya getirerek " Onu çok özleyeceğim." dedim. Kürsüden aşağıya indiğim sırada tabuta doğru eğilip duyacağını umarak " akşam seni çıkarmaya geleceğiz. Gece yarısı görüşürüz." diye fısıldadım.
Kalabalığın arasında duran diğerlerine bakıp ne kadar üzgün olduklarını gördüğümde cenazenin bir an önce bitmesini ve onlara gerçeği anlatmayı planladım. Hoş benim de cenazeden öncesine kadar haberim yoktu. Bu yüzden beni son anda planına dahil eden Simon'a bakıp hafifçe gülümsedim.
İnsanlar arabalarına dağılıp giderken bizimkilerin yanına gittim. Kimsenin konuşmaya hali yoktu. Bu yüzden otele gidene kadar Simon'da bende konuşmadık ama otele vardığımızda her şeyi söylemeye hazır olacaktık. Umarım bize fazla kızmazlardı.
Yarım saat sonra hep beraber otel odasında oturmuştuk ve ikimiz dışında geri kalan herkes bu korkunç yükün , acının ağırlığı altında ezilmiş gibi görünüyordu. Verecekleri tepkiden korkarak " Size söylememiz gereken bir şey var." dedim. Leslie başını sallarken " Beynimin bir şey algılayabileceğini sanmıyorum." dedi.
" Bunu duyduktan sonra nasıl bir tepki vereceğinizi bilmiyorum. Muhtemelen ilk bize kızacaksınız yani önceden söylemediğimiz için ama.."
" Sadece söyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Teen Fiction- Sen beni mi izliyordun? - Hemde tahmin edebileceğinden çok daha uzun zamandır. Birden ortadan kayboldu. Etrafıma bakındım. Hayır yoktu. Gittiğini umdum ama birden sağımda belirdi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. - S...