Dylan yanımda belirdiğinde bir anda onu Jason sanıp küçük bir çığlık attım ama beni nazikçe tutarken " Sakin ol Adena. Ayağa kalkabilir misin? Gitmemiz lazım." dedi. Başımı salladım ve ona tutunarak ayağa kalktım. Kristen'da koşarak yanımıza geldi. Ayaklarımı hissetmeye başladığımda yürüyebileceğimi anlayıp onları bıraktım. Kristen sırtımdaki kanla ağırlaşmış saçlarımı hızlıca toplarken Dylan " Burdan çıkacağız Adena." dedi ve dönüp Kristen'ı hızlıca öptü. Bizi burdan çıkaracağı konusunda fazla şüphem yoktu. Emin olamadığım hepimizin canlı olup olmayacağıydı.
Kapıya yaklaşıp bir süre sessizce durduk. Arkasında birinin olmadığından emin olunca Dylan kapıyı açtı. Hiçbirimiz David'le ya da Jason'la burun buruna gelmek istemiyorduk. Önümüzde dar bir koridordan başka birşey yoktu.
Dylan öndeydi bende arkasında. Kristen'da benim arkamdan geliyordu. Bir süre yürüdükten sonra karşımıza üçe ayrılan koridorlar çıktı. Lanet bir labirentin içinde gibiydik. Dylan aniden durunca yaralı omzuna çarptım ve acıyla dişlerini sıktı. Sessizce özür diledikten sonra önümüzde uzanan koridorlara bakıp " Şimdi ne yapacağız?" diye sordum. Kristen önümüze geçerken " Dylan sen Adena'yı da alıp bu koridordan git ben diğerinden giderim." dedi. Dylan bir an bile düşünmeden itiraz etti.
Kristen'ı tek bırakmak istemiyordu ve bunu anlayabiliyordum. Bu özelliğiyle Aaron'a benziyordu. Koruyucu. Ama bugün Kristen'ın sözü geçecek gibi görünüyordu. Dylan ona uzanırken " Hayır." dedi.
" O zaman Adena benimle gelsin."
" Ne yani sizi tek başınıza mı bırakayım?"
Konuşma uzadıkça benim sabrım azalıyordu. Jason ya da David şu koridorlardan birinden çıkarlarsa kaçabileceğimiz hiçbir yer ykotu ve acele etmemiz gerekiyordu. Kristen sıkkın bir şekilde " En güçlümüz sensin. Adena'yı da al ve git." dediğinde araya girmemin zamanı gelmişti.
" Omzunda kocaman yara olan bir kız bunu söyleyince pek inandırıcı gelmeyecek ama sanırım en güçlünüz benim. Ben tüm elementleri kontrol edebiliyorum."
" Bunu bilmiyordum. Peki sen ne öneriyorsun?"
" Ben artık daha fazla zaman kaybetmeden hepimizin bir koridora girmesini öneriyorum."
" Birimize birşey olursa nasıl haberleşeceğiz?"
" Duvarları görmüyor musun? Fazla kalın olduklarını sanmıyorum. Ayrıca yer altındayız çıkardığın en ufak ses bile duyulur."
Kristen gülümseyerek beni onayladığında birşey olursa bağırmaya karar verip ayrıldık. Eğer çıkışı bulamazsak dönecektik ama bulursak da burda daha fazla durmayacaktık.Koridorlar daha çok pis , rutubet kokan tünellere benziyorlardı ve sırtımdaki acı bu daracık tüneldeki hızımı ve şansımı azaltıyordu. Bir anda yerde birşeylerin kıpırdadığını görmemle refleks olarak bağırdım. Küçük bir fare ayaklarımın yanından geçip uzaklaşırken hemen yanımdaki duvardan Dylan'ın " Adena! İyi misin?" diye seslendiğini duydum.
" Sana söylemiştim bu duvarlar çok ince. Ve merak etme sadece fare."
" Korkuttun beni. Fare gördüğün için mi bağırdın?"
" Evet. Üzgünüm , her şey yolunda."
Bir süre daha yürüdükten sonra " Bir şey bulabildiniz mi?" diye sordum. Dylan " İlerde ufak bir ışık var sanırım." dediğinde gözlerimi kısıp kendi koridorumun sonuna baktım ve yürümeye devam ettim. Aynı ışığı bende görmüştüm. Bunun bir çıkış olduğunu umuyordum. Bizi direk tiyatro salonuna ya da güvenli bir yere çıkaracak bir çıkış. Kristen'ın cevap vermediğini fark edince " Kristen?" diye seslendim ama gelen tek cevap çığlıklardan ibaretti. Dylan'ın diğer koridorda " Kristen!" diye bağırdığını duydum. Solumdaki duvara yapışıp " Kristen beni duyuyor musun?" diye bağırdım.
Kısa ve gür bir çığlığın ardından sesler kesildi. Dylan'ın bunları duyduktan sonra ne halde olduğunu tahmin bile edemiyordum. Duvara bir yumruk attı. Onu sakinleştiremeyeceğini bile bile " Sakin ol. Burdan ne kadar hızlı çıkarsak onu o kadar erken buluruz." dedim ve koşmaya başladım. Dylan'ın da koştuğuna emindim. O kadar hızlı koştum ki yüzüme yumuşak bir kumaşın çarpmasıyla irkildim. Önümdeki gri perdeyi kenara çekince tiyatro salonunun en arkasında olduğumu gördüm. Dylan'da yanımdaki perdenin arkasından fırladı ama sol tarafımdaki perde oynamadı bile.
Perdenin yanına gidip kaldıracağım sırada Dylan'ın koluma dokunmasıyla ona döndüm. Suratına bakınca birşeylerin ters gittiğini anladım. Donuklaşmıştı. Korkuyla sahneye bakıyordu ve gözünü kırpmıyordu bile. Bu hali beni endişelendirirken neye baktığını görmek için sahneye döndüm.
Oyuna girmeden önce beklerken insanların konuştukları kadarıyla oyunun neyle ilgili olduğunu biliyordum. Oyun özgürlük arayışı içinde olan ve ırkçılığa hayır diyen beyaz bir kadının , siyahi bir adamla yaptığı yasadışı evlilik yüzünden polisler tarafından yakalanmasını anlatıyordu. İdam cezasına mahkum edilen kadının yerini kız kardeşi alıyordu ve idam ediliyordu. Ve şimdi sahnede olan şeyde tam olarak buydu. Dekor hazırdı. Herşey yerli yerindeydi. İdam edilecek kişide.
Kristen elleri arkadan bağlı bir şekilde sahnede duruyordu. Arkasında tanımadığım bir adam vardı ama sahnedekilerin merial olduğuna emindim. Salonun en arka tarafındaydık ve kimse bizi görmüyordu. Ben ne olduğunu anlamadan Dylan koşmaya başladı. Kristen bizi gördü. Gözünden birkaç damla yaş düşerke salondaki diğer insanlar koltuklarında kıpırdandılar. Hepsi bunun oyunun bir parçası olduğunu düşünüyordu. Hepsi bu saçmalığı pür dikkat izliyordu.
Arkasındaki merial onu asılacağı platforma götürdü. Merdivenlerden aşağıya atlayarak indiğimiz sırada adam ipi Kristen'ın boynuna geçirdi. Biraz daha hızlı koştuk. Dylan çaresizlik içinde ellerini öne uzatınca gözlerimi kapattım. Biz daha sahneye yaklaşamadan merial ipi boynuna geçirdi. Gözlerimi açıp Kristen'ın gözlerinin içine baktım. Merial onu ayakta , hayatta tutan altındaki tahtanın açılmasını sağlayan kolu çekti. Acı bir ses duyulurken Dylan hareketsizleşti ama ben gözlerimi kırpmadan Kristen'ın boynundaki halata bakıyordum çünkü şu an ne yaptığımın farkında olmadan onun hayatını kurtarıyordum.
Dylan ne yaptığımı fark edince yanıma geldi ve hiçbir şey söylemeden durdu. Bunu nasıl yaptığımı bilmiyordum ama biraz dikkatli bakan herkesin fark edebileceği bir şekilde Kristen'ın boynundaki halat gergin değildi. Çünkü ben Kristen'ı havada tutuyordum ama bunu daha ne kadar yapabilirdim bilmiyorum. Bu yüzden gözümü ondan ayırmadan ellerimi ileri uzattım ve sahnenin parkelerinden birini hareket ettirip kırdım. Tahta kısım havaya kalkarken Kristen parmak ucuyla tahtaya bastı ve bende onu havada tutan ve nerden , nasıl geldiğini bilmediğim bu gücü kestim.
Dylan ona bakarken Kristen son bir çabayla birşeyler daha söyledi ama dudaklarının hareketinden anladıklarımızla yetinmek zorundaydık.. ' Beni merak etmeyin.'
Perdenin kapanmasıyla ışıklar açıldı ve insanlar alkışlayarak ayağa kalktı. Dylan'ın suratındaki anlık rahatlamayı görebiliyordum. Hiç kimse sevdiği insanın ölümüne tanıklık etmemeliydi. Bana sıkıca sarılırken " Teşekkür ederim." diye fısıldadı ve canımı yaktığını anlayınca beni hemen bıraktı. Kristen'ı kurtarmış olabilirdim ama hala onların elindeydi. Dylan'da bunun farkında bir şekilde " Şimdi gidip Aaron'u bulalım. Zaman kaybedemeyiz , Kristen'a birşey yapmalarına izin vermeyeceğim." dedi.
" Sahne arkasına gitmeliyiz. Kristen orda olmalı."
" Adena , sen David'i tanımıyorsun. Çoktan burdan uzaklaşmışlardır."
Kalabalığın arasında yürürken ona yetişip " Ama onu öldürebilirler." dedim.
" Bugün amaçları bizi öldürmek değildi. Açık bir mesaj vermekti. "
" Anlamıyorum."
" Sırtındaki şey sağa sola savrularak yapılmış bir bıçak yarası değil Adena! Jason sırtına mektup yazmış. Bir mesaj.."
"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Novela Juvenil- Sen beni mi izliyordun? - Hemde tahmin edebileceğinden çok daha uzun zamandır. Birden ortadan kayboldu. Etrafıma bakındım. Hayır yoktu. Gittiğini umdum ama birden sağımda belirdi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. - S...