Aaron buz dolabına yaslanmış duruyordu. Onu görünce içimde tuhaf bir his oluşuyordu ama şimdi nerdeyse her şeyi öğrendiğim için hem ondan daha az korkuyordum hem de daha çok. Artık neler yapabileceğini biliyordum. Dolaptaki herhangi birşeyi iki saniye içinde kızartabilir ve küle çevirebilirdi. Ona aldırmadan buzdolabının kapağını açıp bir elma ya da herhangi ufak bir şey bulmaya çalışırken '' Yoksa bu gece yaptıkların için özür dilemeye mi geldin?'' diye sordum.
İç gıcıklayan sesiyle konuştuğunda hala lanet bir elma bulamamıştım. Gülümseyerek '' Bunu mu arıyorsun?'' dedi ve elindeki elmayı bana verdi. Elmayı yıkarken arkamdan yanaşıp kulağıma '' Ve hayır özür dilemeyeceğim.'' dye fısıldadı. Neden olduğunu bilmediğim bir şekilde ona dönüp '' Bu arada kız arkadaşını benden uzak tut yoksa beni boğacak gibi görünüyor.'' dediğimde kahkaha attı.
'' Neden gülüyorsun? Komik bir şey mi söyledim?''
'' Sence?''
'' Senin Aqua'nın yanında olman gerekmiyor mu?''
'' Senin bu kadar kıskanç ve meraklı olmaman gerekmiyor mu?''
'' Öyle değilim. Sadece onu benden uzak tutarsan iyi olur. Ve kendinide tabiki..''
Elmayı tezgaha koyup ona baktım. Gözleri meydan okurcasına bakıyordu. Daha da yaklaştığında sorumu bir daha tekrarladım. Ama bu onu uzaklaştırmak yerine bana doğru bir adım daha atmasını sağladı. Nefesi artık suratıma çarpıyordu. Dudaklarının kenarları yukarı kalkerken '' Sen söyle.. Gerekiyor mu?'' diye fısıldadı.
Ona aldırmıyormuş gibi yapıp yanından geçip gitmek istedim ama işe yaramadı. Tezgaha tutunup kendimi çektim. Şimdi tezgahın üzerinde oturduğumuz için neyseki aramıza biraz daha mesafe koyabilmiştim. Kaşlarımı kaldırarak ona baktığımda omuz silkerken '' Ayrıca merakın geçsin diye söylüyorum. O çok eskidendi. Hem bu seni neden bu kadar ilgilendiriyor?'' diye sordu.
'' İstediğini yapabileceğini zannetmen ve beni böyle rahatsız etmen sinirlerimi bozuyor.''
'' Gözlerin öyle demiyor ama..''
'' Ama ağzım diyor. Çık evimden!''
Ellerini ' Ben suçlu değilim' der gibi yana kaldırdı ve bana doğru bir adım daha attı. Önüme düşen saçı geriye atarken diğer eli bacağıma değdi. İrkilerek tezgahta kaykıldım ama iki elini birden tezgaha dayamıştı ve bana kaçacak yer bırakmıyordu. Gözlerim bir an için dudaklarına kaydı ki lanet olsun bu yapabileceğim en yanlış şeylerden biriydi çünkü yeniden gözlerine baktığımda resmen parlıyorlardı. Zar zor '' Gitmen gerekmiyor mu?'' diye fısıldadım.
'' Biliyor musun bazen çok soru soruyorsun.''
Ve sonra daha da yaklaşarak alnını alnıma yasladı. Teni o kadar sıcaktı ki.. Bu kadar yakında olması bile beni terletmişti. Başımı dolaba çarpana kadar geri çektim ama o alnını bir an için bile ayırmadı. Nefesi dudaklarımı okşarken gözlerinin kapalı olmasından yararlanarak elini ittim ve aşağıya atladım.
'' Kişisel alan tabirini hiç duymuş muydun? Şu an benimkini çiğnedinde.''
'' Çok geç yatmasan iyi olur. Yarın zor bir gün olacak.''
Ukala gülümsemesini yüzüne yerleştirdiğinde arkama dönüp salona doğru giderken " Bence sende gi.." dedim ama arkama baktığımda gitmişti. Bunu nasıl becerebiliyordu? Daha doğrusu ben ne yaptığımı zannediyordum? Bana bu kadar kolay yaklaşmasına izin vermemeliydim. Eğer geri çekilip aşağıya inmeseydim... Bu kesinlikle üzerimde bir etki ya da yara izi falan bırakacaktı. Bundan adım gibi emindim ama bunun üzerimde bırakacağı yaradan daha çok nasıl beni bu kadar kolay etkileyebildiğini anlayamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Teen Fiction- Sen beni mi izliyordun? - Hemde tahmin edebileceğinden çok daha uzun zamandır. Birden ortadan kayboldu. Etrafıma bakındım. Hayır yoktu. Gittiğini umdum ama birden sağımda belirdi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. - S...