Tezgahım arkasına geçtiğimizde adam üzerinde durduğu kapağı kaldırdı ve aşağıya doğru inen merdivenler ortaya çıktı. Merdivenlerden aşağıya inince kendimizi bir odada bulduk. Arkamızdan kapağın kapandığını görürken Colin'e dönüp " Hangi dildi o?" diye sordum.
" Latince. Anlamı ' Kapı için geldim.' demek."
" Bu bir tür şifre mi?"
" Merialler bölgesine giriş yani New York'a gidiş tüplerle gerçekleştiriliyor ama oldukça hızlı."
" Yani oraya varmamız kaç saat sürer?"
" Saat mi? Yaklaşık 5 dakika içinde orda oluruz."
" Bu inanılmaz."
" Sana dedim. Teknolojiler oldukça gelişimiş."
" Bu şifreyi buraya girmek için mi kullanıyorsun? Yoksa başka bir yer de var mı?"
" Tüplerin olduğu belli mekanlar var ve buralara giriş sadece şifreyle. Her yerin ayrı şifresi var. Bu da buranın."
" Peki başka nerelerde var?"
" OKulunuzda bir tane var. Hademe dolabında yani bodrum katında. Anahtarlar için hademeye gidip ' İnterior armario' demelisin."
" Bu ne demek?"
" Dolap içi.."
" Tüpler nerde?"
" Burda değil. Daha aşağıya inmeliyiz."
Yerde duran ve fark etmediğim yuvarlak kapağı işaret etti. Üzerinde kanalizasyon yazdığını görünce " Hayır , hayır ve hayır." dedim.
" Ne?"
" Beni zaten bok dolu bir havuza attın şimdi de kanalizasyonda mı yüzeceğiz?"
" Merak etmeyin kraliçem kanalizasyonda yüzmeyeceksiniz. Tüpler orda. Sadece birkaç dakika kötü kokuya maruz kalacaksınız o kadar. Eminim hassas ciğerleriniz buna katlanabilir."
Benimle konuşma tarzından hiç hoşlanmıyordum ama sesimi çıkarmadım. Yine önümüze çıkan merdivenlerden aşağıya indik. İki tane yaklaşık 3 metre boyunda tüp vardı. Solaryum makinelerine benziyorlardı. Colin bir tanesinin kapağını açtı ve içine girmemi söyledi. İçine uzanınca önümdeki dokunmatik ekrandan gidilecek yeri ayarladı ve " 5 dakika sonra görüşürüz." diyip kapağı kapattı.
Onun da kendi tüpüne girişini izlediğim sırada tüp hareket etti ve yerinden fırlayıverdi. Ben birşey hissetmiyordum ama oldukşa hızlı gidiyor olmalıydık yoksa böyle bir mesafeyi bu kadar kısa bir sürede alamazdık. 5 dakika boyunca gözlerimi kapatıp Aaron'u düşündüm. Umarım iyidir. Umarım ona birşey yapmamışlardır yoksa merial bölgesini geriye hiçbir şey kalmayana kadar yakardım.
Tüp durunca içinden çıktım ve Colin'i beklemeye başladım. O da gelince hemen yukarı çıktık. Aynı kanalizasyon kapağından burda da vardı ve dışarı çıktığımızda yine bir barın içerisindeydik. Colin'i takip ettiğim sırada bana dönüp " Eğer bir bardan binersen bardan çıkarsan. Okuldan binmiş olsaydık , okuldan çıkardık." diye açıklama yaptı.
Adam şüpheli gözlerle Colin'e baktı ama sonra kenara çekilip geçmemize izin verdi. Sokağa çıktığımızda Times meydanına yakın bir yerde olduğumuzu gördüm. Her taraf ordan oraya koşan insanlarla kaplıydı. Durduğum yerden başımı kaldırınca Empire State binasını görebiliyordum. Buraya en son geldiğimde çok küçüktüm o yüzen hatırlamıyordum bile. Colin bir taksi bulmak için etrafına bakınırken " O adam merial miydi?" diye sordum.
" Hayır. Merial olsa seni tanırdı. Sadece bu iş için para olan ama hiçbir şeyden haberi olmayan insanlar."
" Ne yani hiç merak etmiyorlar mı? Sorgulamıyorlar mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Fiksi Remaja- Sen beni mi izliyordun? - Hemde tahmin edebileceğinden çok daha uzun zamandır. Birden ortadan kayboldu. Etrafıma bakındım. Hayır yoktu. Gittiğini umdum ama birden sağımda belirdi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. - S...