Aynaya bakıp kendi kendime düşünürken cevap arkamda bana gülümsüyordu. Tuvaletin en köşesinde tavana bitişik olan bir havalandırma. İşte çıkış yolum...
Biraz yukarıdaydı ama tuvaletin üzerine çıkarsam yetişebileceğimi umuyordum. Kabinin içine girip tuvaletin kapağını indirdim ve üzerine çıktım. Biraz zorladıktan sonra havalandırmanın kapağını söktüm ve derin bir nefes alıp kendimi havalandırmanın içine çektim. Benim gibi klostrofobisi olan bir insan için uzun zamanda çok yol kat etmiştim ve şimdi daracık bir havalandırmada olmak bile bana korkunç gelmiyordu. Karanlıkta önümü görmek için alev çıkarmayı düşündüm ama bu kadar dar bir alanda alevin başıma ne işler açabileceği gözlerimin önüne gelince vazgeçtim ve gözlerimi kısmakla yetindim.
Havalandırma borusu biraz ilerden sola doğru kıvrılıyordu. Emeklemeye başladım. Filmlerde olduğu kadar da kolay değildi. Dizlerim acıyordu ve kafamı çarpıp duruyordum. Ellerim simsiyah olmuştu. Elbisemi düşünmek bile istemiyordum. Annemin elbisesi... Sanki özellikle seçilmiş gibi beyazdı da.
Biraz daha ilerldiğimde aklıma geldi. Buraya çıkarken birşeyi hesaplamamıştım. Ya bu İrina'nın odasına gitmiyorsa. Düşünmeden iş yapmak konusunda üstüme yoktu. Biraz daha emeklediğimde gösteriden dolayı kaynaklanan seslerin giderek azaldığını gördüm. Gösteri salonundan uzaklaştığıma göre İrina'nın odasına yaklaşıyor olmalıydım. Havalandırmanın açıldığı bir kısım gördüm ve üzerinde durup nereye açıldığını anlamaya çalıştım. İrina'nın odası değildi ama kontrol odasıydı sanırım. Yine de emin olmadığım için devam ettim. Sağa kıvrılan yeride atlattıktan sonra bir çıkış daha gördüm ve sanırım bu sefer şans benden yanaydı. İrina'nın odasının tma üstündeydim. Kapağı açıp aşağıya atladım ama pek iyi bir iniş yapamamıştım. Kolumun üzerine düştüğümde bağırmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım ve ayağa kalktım.
Ne kadar zamanım vardı bilemiyordum. Her an biri odaya girebilirdi bu yüzden çabuk olmalıydım. Bilgisayar tüm ihtişamıyla önümde duruyordu. Bir tuşa bastım ve önüme gelen ekran tabiki de bilgisayarın şifreli olduğunu gösteriyordu. Aklıma gelen ilk birkaç saçma denemeden sonra masanın kenarında duran kağıtların arasına bakmaya başladım. İrina benden de unutkan biriydi bu yüzden bir yerlerde şifrenin yazılı olduğu bir kağıt olduğuna emindim. Buldum da..
Şifreyi girip endişeyle tuşa bastım ve bilgisayar açıldı. Derin bir nefes aldıktan sonra topuzuma sıkıştırdığım ve tüm bu hengameden sonra hala orada olduğunu umduğum hafıza kartına uzandım. Zor da olsa kartı bulup çıakrdım ve bilgisayara taktım. Bir anda karşıma bir video çıktı ve karanlığın içinde önce onun huzur veren sesini daha sonra da muhteşem yüzünü gördüm. Kameraya o kadar yakın duruyordu ki.. Sanki hemen karşımda gibiydi. Elimi kaldırıp ekrana dokunmamak için kendimi zor tuttum. Konuşmaya başladı.
" Adena.. Bana ne kadar kızgın olduğunu tahmin edebiliyorum. Sana bu taşı vermişsem senden ayrılmam gerekmiş demektir. Ve özellikle sen bunu bulduysan başım epey dertte demektir. Özür dilerim. Senden tek istediğim Alexander'ı bulman. Ondan başka kimseye güvenme ve onu bul. O ne yapılacağını bilir. Ayrıca Alexander..."
Video kesildi. Lanet bir video nasıl orta yerinde kesilebilirdi. Hafıza kartını çıkarıp geri taktım ama sonuç yine de aynıydı. Belkide bana bu Alexander denilen herifle ilgili önemli birşey söylemek üzereyken nasıl da kesilirdi! Şimdi elimde , mektupta yazanların aynısından başka birşey yoktu. Videoyu kapatıp İrina'nın dosyalarını karıştırmaya başladım. Yaptığımın doğru birşey olmadığını biliyordum ama doğru şeyler yapacak bir zamanda değildik.
Davetlilerin listesini buldum ve ismi yerine yazdım. Ekrandaki taranıyor yazısından sonra kaşrıma koca harflerle büyük bir hayal kırıklığı olan ' Bulunamadı.' yazısı çıktı. Daha böye bir buluşmaya bile davet edilmemiş bir adamı nasıl bulacaktım ki? Ana ekrana dönüp tüm bilgisayarda onu aratmaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Teen Fiction- Sen beni mi izliyordun? - Hemde tahmin edebileceğinden çok daha uzun zamandır. Birden ortadan kayboldu. Etrafıma bakındım. Hayır yoktu. Gittiğini umdum ama birden sağımda belirdi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. - S...