Canını Çıkarma!

10.5K 405 27
                                    

Şans.. Evet kesinlikle buna ihtiyacım olacaktı. Dışarıya çıktığımızda temiz havayı içime çekip iyi bir ilk gün geçirmek için dua ettim. Daha sonra elimdeki kağıda baktım. Haftalık programım oldukça kabarık ama iyi görünüyordu. Sadece iki tane masa başı dersim vardı. Tüm elementleri bilen biri için oldukça az. Onun dışında programın nerdeyse geri kalan hepsi Simon'la çalışmalarımızı içeriyordu. Her katta çalışacağımız yazıyordu ve genel olarak açık alanı , ana binanın tepesindeki parkuru kullanabilirdik. Ayrıca bazı günler ders bitişlerinden sonra da onunla özel antreman yazılmıştı. Bu program beni çok yoracak olabilirdi ama en azından ben bu kadar yoğunken kimse beni öldüremezdi sanırım. Yani umarım.

" Pekala bu Simon'ı nerede bulabileceğimi bilen var mı?"

" Siz arayın çocuklar ama benim derse gitmem lazım."

Aqua ana binaya doğru yürüdü. Leslie ve Eric'te başlarını ' bizim de' der gibi salladıktan sonra masa başı derslerin işlendiği binaya doğru yürüdüler. Şimdi sadece Colin , Harry , ben ve Aaron kalmıştık. Ah bir de Damon. Colin , Harry'e baktıktan sonra bana döndü ve " Kusura bakma. Ben Harry'e yardım edeceğimi söylemiştim." dedi. Başımı salladım. Şimdi sadece üçümüz kalmıştık. Aaron yüzünü buruşturarak bana baktı.

Uzanıp beni öptükten sonra " Benim çalışmalarımda birazdan başlayacak. İdare edebilir misin?" diye sordu.

" Merak etme. İdare ederim."

" Seni bir hayaletle bırakmak hoşuma gitmiyor ama.."

Kıkırdayarak ona baktım. Aaron'un Damon'a bayılmadığını biliyordum. Hiç birimiz onu küçük ama seçkin arkadaş grubumuza almak için delirmiyorduk ama sonuçta bir yerde benim hayatımı kurtarmıştı ve havadaki temiz yağmurdan sonraki toprak kokusunu duyabiliyor olmamı ona borçluydum. Bu yüzden ister bir hayalet isterse de bir cin olsun ona iyi davranmaya karar vermiştim. Ayrıca süper soğuk ve donuk olması dışında bence o kadar da kötü değildi. Damon'a dönüp " Sanırım başına kaldım." dedim. Olabildiğince donuk bir şekilde sadece sırıtarak bana baktı ve akademinin etrafında gözlerini dolaştırırken " Benim grubumun başlamasına daha var. Sanırım Simon'un nerde olduğunu biliyorum." dedi.

Beraber diğer binaların yanında ufak kalan bej renkli binaya doğru yürüdük. Doğru hatırlıyorsam ki o kadar tramva ve şoktan sonra bile hafızam hala iyi durumdaydı , burası bıçak , sliah gibi aletlerle yapılan savunma derslerinin verildiği yerdi.

İlk günden her yerimde yaralar ve kesikler. Yuppi!

Kapıyı itip içeri geçmem için tuttu. Nazik hareketi karşısında gülümsedim ve içeriye geçtim. Pek kimse yoktu ama bina hiç göründüğü gibi küçük değildi. Başımı kaldırıp yukardaki yerlerde çalışma yapanlara baktım. İkinci katta bıçaklarla çalışma yapanlar vardı. Bina birbirine çarpan metallerin sesiyle doluydu. Antremanların tahta kılıçlar ve plastik bıçaklarla yapıldığını düşünmemiştim zaten. Oldukça hararetli bir şekilde birbirlerine bıçaklar sallayarak yaralamaya çalışan bir boks ringine benzeyen ama platformda olmayan sadece etrafı tuhaf lastiklerle çevrili kare alana doğru yürüdük. Damon gülümseyerek " Simon!" diye bağırdı.

Turuncu saçları ve kocaman iri gözleriyle akademinin dolarelerinden biri olan Simon bize döndüğünde rakibi elindeki bıçağı bir kenara bıraktı. Simon , Damon'a gülümseyerek selam verdikten sonra su içmekte olan çocuğa döndü ve " Bugünlük bu kadar yeter Ming." dedi.

Asyalı olduğunu görebildiğim çocuk oldukça yorgun görünüyordu. Elinde tuttuğu suluğun ağzını kapattı ve lastiklerde asılı duran havluyu omzuna astı. Ming , Simon'la tokalaştıktan sonra lastiklerin arasından çıktı ve yanımdan geçerken beni yan gözle hafifçe süzdü. Uzattığı elini sıktım.

ATEŞLE OYNAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin