Ben Hiç Kaybetmem

32.8K 1.4K 27
                                    

Elbiseye ve neredeyse tamamı dışarda olan bacaklarıma bakıp '' Diğer yarısı kalsada olur.'' diye fısıldadı. Kabine geri dönmek için perdeyi açtığım sırada perdeyi tutup kapattı ve bana yaklaşarak '' Stephan'ın işini çok kolaylaştırıyorsun.'' diye fısıldadı. O bu kadar yakınken derin bir nefes almak kötü fikirdi çünkü dikkatimi dağıtabilecek kadar iyi kokuyordu. Leslie'nin elinde bir kaç elbiseyle daha yanımıza gelmesiyle benden uzaklaştı ve Leslie'ye baktı.

İkisinin suratında da mimikler hızlıca parlayıp söndü ama bu benim birşeyler döndüğünü anlamama yetecek kadar uzun bir süreydi. Yapmacık gülümsemelerle birbirlerine bakarlarken Leslie '' Hey Aaron.. Burda ne yapıyorsun? Kıyafet almaya mı geldin?'' diye kıkırdadı.

'' Hayır. Hem bunların bana yakışacağını pek sanmam.''

Dikkati kendimden ve bacaklarımdan uzak tutmak için konuşmayacaktım aslında ama kendimi tutamayarak konuştum.

'' O zaman niye burdasın?''

'' Sizi içerde görünce merhaba diyeyim dedim. Şehirde işlerim vardı.''

'' Aynı anda , aynı yerde.. Neyse sana işlerinde kolay gelsin.. Bizim de işlerimiz var.''

'' Görebiliyorum.. Size de kolay gelsin.''

Giderken bana dönüp göz kırptı ve anlamam için dudaklarını okumam gerekecek derecede kısık bir sesle '' Akşam görüşürüz.'' diye fısıldadı. Leslie elindeki diğer elbiseleri benim için kabine asarken ben bir süre daha arkasından baktım. Yanıma gelip gözlerini kapıya dikerken '' Bu da senin başının tatlı belasıydı sanırım değil mi?'' diye sordu. Kabine girip perdeyi kapatırken '' Tatlılığından emin değilim ama bela olduğu kesin.'' diye cevapladım.

Birkaç elbise denemesi ve oldukça ter dökmemizden sonra ikimizde birer elbise bulduk. Benim elbisemi yine Leslie seçmişti. O rüyamdaki tuhaf kız olabilirdi ama iyi bir arkadaş olma yolunda ilerliyorduk. Ayrıca inanılmaz zevkli bir kızdı. Kendine aldığı kıyafeti gördüğümde o elbise için yaratılmış olduğunu düşündüm.

Benim elbisem gerçekten bu mağzada bana göre olan sayılı şeylerden biriydi. Abartısız , sade ama gayet de güzel. Fazla kısa olmayan hoş dantelli bir eteği ve aynı dantellerle süslü bir üstü vardı. Ayrıca üstünde dantellerden sonra bir kısımda tül geliyordu ki böylece dekolteli olmuyordu.

Elbiseleri aldıktan sonra Leslie'nin geri dönmesi gerekiyordu ama ben biraz daha kalıp gezmek istiyordum bu yüzden o Middletown'a geri dönerken ben kalıp caddelerde yürüdüm ve mağazalara göz attım. Tren istasyonuna gitmek için otobüse binip cam kenarına geçtim ve oturdum. Yorulduğumu şimdi anlıyordum.

Otobüs ışıklarda durunca gözüm tanıdık bir arabaya takıldı. Etrafa biraz daha bakınca Aaron'u görebildim. Kenarda bir duvara yaslanmış adamın biriyle konuşuyordu. Adam muhtemelen 40'lı yaşlarındaydı ama buna rağmen çok fit görünüyordu. Kumral saçlarını kısacık kestirmişti ve hafif de bir kirli sakalı vardı. Işık yeşile dönene kadar gözlerimi onlardan ayırmadım ve gördüğüm kadarıyla çok da keyifli bir sohbet olmadığı belliydi.

Tren istasyonuna geldiğimde aklımda hala Aaron ve o adam vardı. Ne konuştuklarını deli gibi merak ediyordum. Tabi o adamın kim olduğunuda. Neyseki trenim çok geç olmadan geldi ve hızlı bir şekilde eve döndüm. Odama çıkıp elbisemi askıya astım ve duşa girdim.

İşin en zor olan kısmı makyaj yapmaktı. Neyseki geçen sene Sally bana birkaç hayat kurtarıcı ipucu vermişti. Zaten hiçbir zaman ten rengi değişene kadar fondoten süren kızlardan olmamıştım. Bu yüzden basit bir göz kalemi ve ruj işimi görürdü.

Saçlarımı kuruttuktan sonra en azından kabarmalarını önleyebilmek için bir krem sürdüm ve elbisemi giyip aynada kendime baktım. Hiçte fena görünmüyordum. Hatta kaç yıldır elbise giymemiş biri olarak oldukça iyi görünüyordum ve sanırım ilk kez bir elbiseyi kendime yakıştırmıştım.

Saat 20.00' a gelirken kapı çaldı. Stephan'da aslında bahsettiği kadar salaş giyinmemişti. Normal günlük kıyafetlerinden daha şık bir gömlek ve ceket giymişti. Beni görüne gülümseyerek elbiseme baktı ve '' Elbise giymeyeceğini sanıyordum.'' dedi

'' Leslie bana , bunun düşündüğüm kadara da salaş bir parti olmadığını söyledi ve sende haklı çıkardın.''

'' Tamam.. Partiyi anlatma konusunda başarısız olduğumu kabul ediyorum ama sen çok hoş görünüyorsun.''

'' Teşekkür ederim sende.''

'' Gidelim mi?''

Başımı salladıktan sonra kapıyı kapatıp onu takip ettim. Benim için kapıyı açtı ve sonra da kapatıp kendi yerine geçti. Yol boyunca konuşmadık ama okulun otoparkına girdiğimiz an sessizlik bozuldu çünkü spor salonundan gelen müzik sesleri duyulmayacak gibi değildi. Arabadan inip uzaktan salona baktım. Bazıları şimdiden sarhoş olmuştu. Beraber salona doğru yürürken bir kızın kusmuklarının üzerime sıçramasına ramak kalmıştı. Stephan beni belimden tutarak kendine çekti ve '' Dikkat et.. Kusmuklarla güzelliğini mahvedebilirler.'' diyerek güldü.

İçerisi tahmin ettiğimden de kalabalık ve gürültülüydü. O kadar ki Stephan'ın '' Bir şeyler içmek ister misin?'' diye sorduğunu ancak birkaç saniye sonra anladım. Herkes dans ediyordu. Tabi kenarda köşede öpüşen çiftlerde vardı. Yani bu tam anlamıyla bir lise partisiydi. Stephan kırmızı plastik bardağı bana uzattığında bir yudum aldım ve içki içmeyi hiç sevmediğimi bir kez daha hatırlamış oldum.

Etrafa göz gezdirirken direk Leslie'yi gördüm. O kıyafetle ışıldıyordu. Stephan'dan izin istediğim sırada onunda arkadaşları etrafına toplanmaya başlamıştı. Leslie'nin yanına gittiğimde Eric'le konuştuğunu gördüm ve gülümseyerek selam verdim. Leslie elbiseme bakıp göz kırparken '' Kabul et. Ben zevkliyim , sen güzelsin ve elbise giydiğin için de mutlusun.'' dedi. Başımı evet anlamında sallayıp konuştum.

'' Gerçekten onca zamandan sonra elbise giymek tuhaf ama güzel.''

'' Bundan sonra alışverişlere beraber gideceğiz diyebilir miyiz yani?''

'' Kesinlikle diyebiliriz. Eric sende çok hoş görünüyorsun.''

Eric'in uzaklara baktığını görünce cümlemi bir kez daha tekrar ettim ve anca o zaman dikkatini çekebildim. Bu gece dalgın görünüyordu ve iltifatımı sadece bir baş hareketiyle kabul ettikten sonra sessizliğini korudu. Stephan'ın bana bakındığını görünce onu daha fazla yalnız bırakmamak için Leslie'ye son bir kez daha gülümsedim ve yanlarından ayrıldım.

Kalabalığın arasından geçerken bir el omzumu kavrayıp beni kendine doğru çekti. Dengemi kaybetmemek için onun omzuna tutunduğumda Aaron'la göz göze geldim. Stephan'ın yanına gitmek için hareket ettiğimde yine tutup beni çekti ve '' Bir dans etmeden mi gideceksin?'' diye sordu.

'' Planım oydu ama..''

'' Planlarımı bozmakta üstüne yok mu diyeceksin?''

'' Aynen öyle.''

'' Sözümü dinlemeyip Stephan'la gelmişsin.''

'' Niye? İddayı kaybedeceğin için mi üzgünsün?''

'' Ben hiç kaybetmem.''

'' Göreceğiz.''

ATEŞLE OYNAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin