Uzanıp beni öptüğü sırada araba durdu. Adam gelip kapıyı açtığında Aaron dışarı çıkıp inmem için elini uzattı. Ağzım bir karış açılırken şaşkınlığımı gizlemeye çalışmadım bile... Koluna girerken " Bunu da günlüğümden mi öğrendin?" diye sordum.
" Burayı sevdiğin yazıyordu. Hoşuna gitmiştir umarım."
" Bayıldım. Buranın varlığını bile unutmuştum."
Burda yaşadığımız zamanlar annem oyunculukla uğraşırdır. Tiyatroda bir sürü oyunda rol almıştı ve bizde babamla her zaman en ön sırada onu izlerdik. Gerçekten iyi bir oyuncuydu. Hep yaramaz bir çocuk edasıyla ona el sallardım. Sahnede olduğu ve rolünü bozamadığı için bana el sallayamazdı ama en içten haliyle gülümserdi.
Aaron'un beni buraya , bu tiyatroya getirdiğine hala inanamıyordum. Sürprizlerinin ardı arkası kesilmiyordu ve artık şaşırmaktan başka yapabileceğim birşey yoktu. Ona sıkıca sarıldıktan sonra bu eski ama güzelliğinden hiçbirşey kaybetmemiş tiyatroyu incelemeye daldım. Duvarları boyamış olmalıydılar ama hala o eski taşları görebiliyordunuz.. Elimi tutarken " Hadi gel. Oyun başlamadan seni görmek isteyen biri var." dediğinde elini sıkıca tutarak yürümeye başladım.
" Demek tüm o mesajlar bununla ilgiliydi. "
" Tabiki de."
" Bende ne oynayacağız merak ediyordum."
" Biz oynamayacağız ama oldukça güzel bir oyun izleyeceğimize eminim."
Ceketlerimizi kapıdaki adama verdik. Salonun girişi üst kattaydı ama daha kapı açılmamıştı. İnsanlar bekleme salonunda arkadaşlarıyla konuşuyor oyunun ne kadar güzel olacağından bahsediyorlardı. Sıkılmış kocalar , yaramazlık yapan çocuklar ve beklerken dedikodu yapmayı seçen kadınlar her yerdeydi. Aaron beni belimden çekerek üst kata çıkardı ve arkası bize dönük olan bir kadına doğru yürüdü.
Çok şık giyinmiş ve sarı saçlarını arkasından kocaman bir topuz yapmış kadının kim olduğuna merakla baktım. Kolunu yanındaki adama sıkıca dolamıştı ve önlerinde çiftle sohbet ediyorlardı. Aaron kadının omzuna dokunduğunda birkez daha şaşkınlığımla baş başa kaldım.
" Emma?!"
" Tanrım , Adena!! Bu gerçekten sen misin?"
Resmen üzerine atlayarak kollarımı sıkıca ona sardım ve her zamanki lavanta kokusunu içime çektim. Oda bana sıkıca sarılırken kahkahası salonu dolduruyor ve insanların bize bakmasına sebep oluyordu. Emma annemin en iyi arkadaşlarından biriydi ve küçüklüğümün yarısı onunla geçmişti. Annem izin vermediğinde bile bana gizlice kurabiye verirdi. Emma'yı bırakıp yanında duran eşi Byron'a da sıkıca sarıldım. Biz burdan taşındığımızda pek fazla görüşememiş olsakta gerçekten çok iyi aile dostlarımızdı ve onları çok severdim.
Tekrar Emma'ya döndüğümde yüzündeki birkaç kırışıklık dışında onun hiç değişmediğini gördüm. Aynı yeşil gözler sevgiyle parlıyordu. Byron'da öyle.
" Tatlım.. O kadar güzel olmuşsun ki.. Sanki seni asırlardır görmemişim gibi."
" Emma seni çok özledim."
" Ben seni daha çok özledim. Byron.. Şuna bak ne kadar da büyümüş.."
Byron kolunu Emma'nın beline dolarken gülümsedi ve " Baban nasıl hayatım?" diye sordu.
" İyi. Hepimiz çok iyiyiz. Biraz yoğun çalışıyor ama hayatından memnun sanırım."
Emma gülümserken " Aaron , Adena'yı buraya getirdiğin için çok teşekkür ederiz. Seni o kadar özlemişiz ki Aaron arayıp da kim olduğunu ve senin de burda olduğunu söylediğinde inanamadık."
" Asıl ben yardım ettiğiniz için teşekkür ederim. Adena'ya güzel bir sürpriz yapmak istiyordum."
Emma , omzumu okşarken " Böyle birine sahip olduğun için çok şanslısın Adena.." dedi. Aaron'a baktım ve aklımdan geçenleri yüksek sesle dile getirdim.
" Biliyorum ve onu çok seviyorum."
" Telefonum çalıpta bir yabancı seni tanıdığını söyleyince biraz korktum tabi ama sonra sana sürpriz yapmak istediğini söyledi.
" İnanın bana sürprizleri sadece bu kadar değildi."
" Bugün annenin en sevdiği oyunun sergilenmesi için komiteye baskı yaptım. Güzel bir oyun hazırladılar. Aslında siz burdayken o da bu oyunda olmak istiyordu ama.."
" Sorun değil. Söyleyebilirsin. Üstünden baya bir zaman geçti."
" Sen çok güçlü bir kızsın Adena.. Annen seninle gurur duyardı."
Sevgi dolu gözlerindeki yaşları silerken bir adam salonun kapılarını açtı ve insanlar sırayla içeri girmeye başladılar. Emma ve Byron önden girerlerken Aaron'un elini tuttum ve kulağına " Sana inanamıyorum. Herşey için çok teşekkür ederim." diye fısıldadım.
" Önemli değil. Suratındaki o gülümseme benim için paha biçilmez."
Beraber sahnenin önüne indik ama boş sadece bir koltuk vardı. Aaron'a bakarken " Ne yani benimle oturmayacak mısın?" diye sordum. Hafifce gülümserken " Ön sırada tek kişilik boşluk kalmıştı ama merak etme hemen arka sırada olacağım." dedi. Omuz silktim. Neyseki fazla uzağa gitmeyecekti. O yerini bulmak üzere yanımdan ayırılınca koltuğuma oturup sahneye baktım. Herşey , geçen onca zamana rağmen çok tanıdıktı. Belki biraz fazla tanıdık..
Hatırla Adena. Etrafımda baktım. Önümde yükselen sahneye , saheyi kapatan kırmızı perdelere.. Sanki bir dejavunun içindeydim. Etrafıma baktım ve arkama döndüm. Aaron'u görebilmek için gözlerimi insanların üzerinde gezdirirken onu görünce anladım. Mavi saçları alnına dökülmüş o kız.. Ben burayı rüyamda görmüştüm. Hem de tüm detaylarıyla. Mavi saçlı kızın yanında oturan uzun boylu esmer oğlan. Bu gerçek olabilir miydi? Rüyalarım aslında gelecekten parçalar mıydı? Eğer öyleyse birazdan önümden geçecek adamın elindeki suyu dökmesi lazımdı.
Etrafıma baktım. Kimse önümden geçmiyordu. Belki de yanlış düşünüyorumdur derken kolumdaki ıslaklıkla yerimden sıçradım. Adam tatlı bir gülümsemeyle bana doğru eğilirken " Çok özür dilerim." dedi. Elindeki yarısı boşalmış su şişesine bakıp başımı salladım. Yanımdaki kadın elini koluma koyana kadar kaybolmuş gibiydim. Endişeyle " İyi misiniz? Çok solgun görünüyorsunuz." dedi. Başımı sallayarak geçirdim. Eğer bu gerçekten de rüyamda gördüklerimse hemen Aaron'u bulmalıydım. Işıklar kapanmadan önce. Çünkü ışıklar kapandığında rüyamın karanlık taraflarıda gerçeğe dönüşecekti.. Jason..
Yerimden fırladım. Önünden geçtiğim kişiler bana hayretle bakıyor , yanlışlıkla ayaklarını ezdiklerim sinirleniyorlardı. Bir anda görevli bir adam önüme çıkınca onu aşmak için kolumla ittim ama beni tutup " Hanımefendi lütfen yerinize oturun." dedi.
" Ama b.benim erkek arkadaşımı bulmam lazım."
" Lütfen oturun. Oyun başlamak üzere."
" Anlamıyorsunuz. Bakın bu çok .."
Adamın canına tak etmiş olacak ki beni kolumdan tutup koltuğma doğru götürmeye başladı. Ani bir hareketle kolundan kurtulup sıraların arasında koşmaya başladım. Bana haykıran sese kulak vermeden gözlerimle koltukları taradım ve Aaron'u buldum. Gözlerimiz buluşunca birşeylerin ters gittiğini anladı ama yerinden kalkamadı. Arka sıralardan kapanmaya başlayan ışıklar onun sırasınıda karanlığa gömünce onu göremedim. Etrafıma bakınıp kapıyı aramaya başladım ama ben daha oraya ulaşamadan tüm ışıklar kapandı. Karanlığın içinde kalmıştım. Sahnenin hemen yanındaydım. Yanımdaki perdeye sıkıca tutundum. Sanki bir gemiden düşmüşüm ve bu perde de beni gemiye geri çıkarabilecek tek şeymiş gibi.
Perde açılırken boynumda bir el hissettim ve onun tüylerimi diken diken eden sesini duydum. Nefesi kulağımı gıdıklarken " Yeniden merhaba.." diye fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Roman pour Adolescents- Sen beni mi izliyordun? - Hemde tahmin edebileceğinden çok daha uzun zamandır. Birden ortadan kayboldu. Etrafıma bakındım. Hayır yoktu. Gittiğini umdum ama birden sağımda belirdi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. - S...