Gülümserken " Ne kadar da büyümüşsün. Aynı annene benziyorsun. Gözlerini ondan almışsın." dedi ve kendi koltuğuna geçmek üzere benden ayrıldı. Bense neler olduğunu anlamaya çalışır bir şekilde orda öylece ona bakakalmıştım. Benim bir heykel gibi dikildiğimi görünce önündeki sandalyeleri işaret ederek " Otur lütfen. Sende Aaron." dedi. Kendime gelmeye çalışırken zihnimde binlerce yeni soru oluşmuştu bile. Sorulacak tonlarca soru vardı.
" Adena."
" Evet?"
" Biliyorum aklında bir sürü soru var."
" Zihinde mi okuyorsun?"
" Hayır öyle bir yeteneğim yok. Sadece seninle biraz konuşmak istiyorum."
" Bunu bende çok isterim."
Aaron'a döndüğünde ondan dışarı çıkmasını isteyeceğini biliyordum. Aaron ayağa kalkmak için bir hamle yapınca koluna uzanıp onu tuttum ve " Bana söyleyeceğiniz herşeyi onun yanında söyleyebilirsiniz." dedim. Bu çok hoşuna gitmesede itiraz etmedi. Ona bakınca kendimi bir kraliçenin karşısında oturuyormuşum gibi hissediyorum. Tam da o filmlerde gördüğümüz soylu insanlar gibiydi. Belki de böyle hissetmemi sağlayan en büyük sebep hafif bir ingiliz aksanının olmasıydı. Hareketlerini dikkatle inceledim. Her hareketi yavaş , hafif ve nazikti. Sanki elinde çok kırılgan , incinmeye müsait birşey varmış gibi. Konuşmalarında aceleden veya sabırsızlıktan eser yoktu.
" Adena.."
" Öncelikle şunu söylemeliyim ki ben çok sabırsız biriydim. Bu yüzden direk konuya girebilirsek benim için daha iyi olur."
" Küçükkende böyleydin. Noel zamanları annen hediyelerini saklamak zorunda kalırdı. Evi alt üst edip onları bulmaya çalışırdın ve bulamayınca da evde terör estirirdin."
" Siz bunları nerden biliyorsunuz? Ben bile zar zor hatırlıyorum. Beni ve annemi nerden tanıyorsunuz?"
" Biz bunu değiştirmeden önce sende beni tanıyordun. Hatta beni çok seviyordun ama kardeşim bunun en iyi seçenek olduğuna karar vermişti."
" Kardeşiniz?"
" Annen.. Adena biliyorum tüm bunları bir anda hazmetmek senin için zor olacak ama.. Ama ben senin teyzenim."
Bir süre birşey söylemeden gözlerini bana dikti. Bu söylediğine elbette inanamıyordum çünkü mantıklı değildi. Gülümseyerek bana bakarken " Bana inanmakta güçlük çekiyorsun değil mi?" diye sordu.
" Sadece eğer bir teyzem olsaydı bunu hatırlardım diye düşünüyorum."
" Kardeşim istemeseydi bende beni unutmanı istemezdim. Ama annenin ölümü , vasiyeti beni bunu yapmaya zorladı. O zamanı geldiğinde beni bulacağından emindi."
" Ne yani tüm bunları hatırlamamamın sebebi annemin unutmamı istemiş olması mı?"
" Annen öldüğü zaman , seni güvende tutmak için beni unutmanın daha iyi olacağına karar vermişti. Bu yüzden benimle ilgili olan her anın değiştirildi."
Aşağıya doğru eğilip masasının altından minik bir kutu uzattı. Kutuyu bana verirken " Ama ben seni hiçbir zaman unutmadım. Sahip olmama izin verilen herşey benimle beraber bu kutunun içindeydi ve artık bunları seninle paylaşabilirim." dedi. Kutuyu açıp içindeki fotoğraflara baktım. Hepsi beraber çekildiğimiz fotoğraflardı. Eski evimizde , parkta.. Annem , babam ve yeni keşfettiğim teyzemin bir sürü fotoğrafı. Bu , birinin sizin fotoğraflarınıza bilgisayardan birini eklemesi gibi birşeydi. Hiçbiri gerçekmiş gibi gelmiyordu ama içimde bir his öyle olduğunu biliyor , onu hatırlıyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Teen Fiction- Sen beni mi izliyordun? - Hemde tahmin edebileceğinden çok daha uzun zamandır. Birden ortadan kayboldu. Etrafıma bakındım. Hayır yoktu. Gittiğini umdum ama birden sağımda belirdi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. - S...