Yandık!

26.7K 1K 54
                                    

Gözlerimi açtığımda sanki sudan yeni çıkmışcasına derin bir nefes alıp öksürdüm. Ciğerlerimde hala gölün suyundan olduğuna emindim. Bırakın ciğerlerimi , soluk borum bile yanıyordu. Etrafıma baktım. Kendi evimde değildim ama mobilyalar , bu yatak herşey çok tanıdıktı. Özellikle de tüm evi saran o sıcaklık ve o koku. Bir an , beynim sulanmış olduğundan olsa gerek , nerde olduğumu idrak edemedim ama sonra anladım. Aaron'un evindeydim.

Daha gözlerimi açmamın üzerinden saniyeler geçmişti ki Aaron'un yanıma geldiğini gördüm. Yanıma otururken " Adena.. İyi misin?" diye sordu.

" İyiyim. Merak etme."

" Emin misin? Olanları hatırlıyor musun? Ya da acıyan bir yerin var mı?"

" Evet hatırlıyorum. Gayet iyiyim ve tanrıya şükür ki tek parçayım."

Aaron elini omzuma koyarken yanağımı okşadı. Bu şefkatli dokunuşu tahmin ettiğimden daha iyi hissettirmişti. Ona ne kadar ihtiyacım olduğunu bir kere daha göstermişti bana. Çok merak ettiğimden ya da umursadığımdan değildi ama gözlerimi kaçırırken " Aqua nerde?" diye sordum.

" İrina'nın yanında olmalı."

" Ceza mı alacak?"

" Sanırım. Eğitim sırasında kavga edilemez. Özellikle de bunu yapan bir eğitmense. Hayatını tehlikeye attı. Alacağı ceza her ne olursa olsun hakkettiğine eminim."

" İrina nerde?"

" Ne demek nerde?"

" Bilemiyorum. Yani nerde işte? Bulutların üstü , denizlerin dibi.. Nerde kalıyor bu kadın?"

" Tabiki de dünyada.. Sen İrina'yı bir çeşit tanrı gibi mi hayal ettin yoksa?"

" Beni suçlayabilir misin? Hepiniz ondan sanki bir tanrıymış gibi bahsederken onu normal biri gibi hayal etmek oldukça zordu."

" Bizim için bir nevi tanrı gibi evet ama yer altında yaşıyor."

" Şimdi de aklımda lağım farelerinin cirit attığı yerler geliyor."

" O zaman biraz daha açık konuşayım. Lutz topluluğu yer altına inşa edilmiş bir nevi şehir denebilecek yerde yaşıyorlar. Böylesi onlar için daha güvenli."

" Yani şu an tam altımızda bir lutz olma olasılığı var mı?"

" Elbette. Bana da bu fikre alışması oldukça zor gelmişti ama gerçekten büyük bir alan. Buradaki eyaletlerden daha küçük değil."

İstemsizce ayaklarımı yerden kaldırdığımı gördü ve gülümsedi. Ayaklarımı geri indirirken " Ama bizi duyamazlar herhalde dimi?" diye sordum. Gerçekten sorularım akla mantığa uzak çok saçma sorulardı. Kahkaha atarken " Tabiki de hayır. Kilometrelerce aşağıdalar. Bunun dışında özel güç tabakaları ve onları yeryüzündeki her şeyden koruyan , soyutlayan güvenlik önlemleri var. " dedikten sonra bu konuda konuşmak onu sıkmış olacak ki kalkıp mutfağa gitti. Geri geldiğinde elinde tuttuğu bir bardak suyu bana uzattı. O kadar su yutmama rağmen yine de çok susamıştım bu yüzden bir dikişte bitirdim.

" Saat kaç?"

" 15.00'a geliyor."

" Tahmin ettiğimden daha erkenmiş."

Güneş doğmadan önce kalkmanın ilginç yanlarından biri de gün hiç bitmiyormuş gibi hissetmekti sanırım. Bardağı kenara koyarken dikkatle ona bakıp " Aaron... Ateşe çalışabilir miyiz?" diye sordum. Bir süre durdu ve düşündü. " Diğerleri olmadan mı?" diye sorduğunda başımı salladım. Diğerleri yokken daha rahat olacağına inanıyordum ama bilemiyorum belki de önce onlardan izin almak falan gerekiyordu. Hala kuralları tam öğrenememiştim. Gülümseyerek " Çok isterim." dediğinde yerimden kalkıp kapıya doğru yürümeye başladım.

ATEŞLE OYNAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin