Parmakları boynuma doğru baskı uygularken etrafın uğuldamaya başladığını hissettim. Son bir kez nefes alabilmek için dudaklarımı araladığım sırada ellerinin boynumdan çekildiğini hissettim ve ardından bir bedenin yere yığışıl seslerini duydum.
Öksürerek yere otururken Aaron'un bana saldıran Merial'e bir yumruk geçirdiğini gördüm ama yumruğu karşılıksız kalmamıştı. Merial , Aaron'u bir kenara fırlattıktan sonra tekrar bana doğru geldi. Boğazımı tutarak beni arkamdaki ağaca yasladığı sırada ellerimi , boğazımı sıkmakta olan ellerine sardım.
Ne olduğunu bilmiyorum. Belki ölüme bu kadar yaklaşmış olmanın verdiği bir his belki de bir içgüdü. Buna ne denirdi bilmiyorum ama tam anlamıyla damarlarımda akan gücü hissettim. Sanki tüm vücudum beni hayatta tutabilmek için ellerinde olan son büyük kozlarını oynuyorlardı. Bir güç bedenimi ele geçirmişti ve bu sahip olduğum tek şeydi. Bu yüzden kendimi tamamen ona teslim ettim ve bir anda aynı o gece Aaron'un yaptığı gibi kollarım boydan boya alev aldı.
Alevlerin sıcağıyla çığlık atarak beni bırakınca yere düşüp nefes almaya çalıştım. Buna o da en az benim kadar şaşırmıştı. Eminim benden böyle birşey beklemiyordu. Bende beklemiyordum. Ben daha eğitimine yeni başlamış hiçbirşey bilmeyen bir kızdım. Bunu nasıl yapabilirdim ki?
Aaron yerinden kalkıp onun üzerine atladı ve onu yere serdi. Cebinden ancak avuç içini dolduracak kadar büyük olan bir bıçak çıkardı ama normal bir bıçak değildi. Üzerinde mavi tonlarında bazı parıltılar vardı ve bir tek teması bile insanın içindeki tüm kanı dışarı çıkaracak kadar keskin görünüyordu. Koluyla çocuğun başını toprağa bastırırken " Üzgünüm Luke.." dedi .
Aaron'un onu tanıyor olabileceği aklıma gelmemişti ama ne bekliyordum. İkisi de aynı adam için , aynı topluluk için çalışıyorlardı. Luke'un artık kaçacak yeri yoktu. Debelenmeyi bırakıp gülümseyerek ona baktı ve " Yap. Sen yapmazsan David daha kötüsünü yapacak." dedi.
" Biliyorum."
" Aaron."
Aaron onu doğru eğildiğinde Luke kulağına birşeyler fısıldadı ve Aaron'un tepkisi tamamen değişti. Onu öldürmek üzere çıkardığı bıçağı yere bırakırken ayağa kalktı. Luke anlamamış bir şekilde ona bakarken " Hayır. Hayır beni öldürmen lazım. David bana daha kötüsünü yapar lütfen!" diye bağırdı ama Aaron aniden onu öldürmekten vazgeçmişti. Bana doğru geldiği sırada Luke yerdeki bıçağı aldı ve kendi boğazını kesti.
Bu bir insanın tanık olabileceği en korkunç anlardan biri olmalıydı. Bir insanın kendi boğazını kesmesi. Bir an için ne yapacağımı bilemeyerek gözlerimi kapadım ama açtığımda tek görebildiğim yerde yayılmakta olan kandı. Aaron boş gözlerle Luke'a bakarken burdan hemen gitmem gerektiğini biliyordum. Bu yüzden bu boşluğu kullanıp tekrar koşmaya başladım. Adımı haykırmasına aldırmadan okula doğru koştum.
Bahçeden içeri girip kapıyı açtım. Herkes tenefüste olduğu için etraf kalabalıktı. Bu benim için iyi birşeydi. Kalabalığın arasında kaybolurken burdan çıkmam gerektiğini biliyordum çünkü peşimden gelecekti. Koridorda hızlı adımlarla ilerlerken bir anda Harry ile çarpıştım. Gülümseyerek bana baktığında birşeylerin ters gittiğini anlamış gibi bakışları buğulandı ve " Adena.. İyi misin?" diye sordu.
" Harry araban yanında mı?"
" Evet neden?"
" Ödünç alabilir miyim? Çok acil eve gitmem lazım."
" Hey.. Sakin ol. Ne oldu?"
" Lütfen şimdi konuşamam. Sadece anahtarları ver. Sonra anlatırım."
" 3. sıradaki mavi volvo.."
Cebinden çıkardığı anahtarları elinden kapıp teşekkür ettikten sonra hemen bahçeye çıktım. Arabaların arasından mavi volvoyu bulup bindim ve insanları ezmemeye dikkat ederek okuldan çıktım. Ona söylemem gerekirdi. Tüm olanları anlatmam ama yapamamıştım. Eğer ona söyleseydim Aaron'un başına gelecekleri az çok tahmin edebiliyordum. Neden bunu umursuyordum ki?!
Yanımda uzayıp giden ormana bakmak için başımı çevirdim. Az önce olanların hepsi sanki bana çok uzakmış gibi geliyordu. Tüm bunlar gerçekten olmuş muydu? Sanki bir rüyanın daha doğrusu bir kabusun içinde gibiydim. Bakışlarımı tekrar yola çevirdiğimde frene asıldım. Ona çarpmama milimetreler kala zar zor durabildiğimde gözlerinin içine baktım. Aaron arabanın kapısına doğru bir hamle yapınca kapıları kilitledim. Aramızda kalın bir cam olmasına rağmen kendimi hiç güvende hissetmiyordum.
Gözleri , onlarda daha önce hiç görmediğim bir şeyle parlıyorlardı ve adını koyamıyordum. Sesi hiç olmadığı kadar bitkin çıkarken yalvarır gibi adımı söyledi. Sadece durup ona , o siyah gözlerine baktım.
" Adena beni dinlemen lazım."
" Hayır."
" Orda duydukların. Hiçbir şeyi bilmiyorsun!"
" Yeterince şeyi biliyorum. Aaron benden uzak dur yoksa.."
" Ne? Harry' e söylememişsin. Eğer beni birazcık bile dinlemek istemeseydin ona herşeyi anında anlatman gerekirdi. İçin bana güvenen en ufak bir kırıntı kalmamış olsaydı şu an burda olmazdım. Beni dinlemelisin."
" Seni dinlemek için bir sebebim yok."
" Sana her şeyi anlatırım. Her şeyi."
Ona baktım. Haklıydı. Harry'e hiçbirşey anlatmamıştım çünkü onu dinlemek istiyordum. Karşıma geçip herşeyi yanlış anladığımı hikayenin daha devamı olduğunu söylemesini ve beni tamamen başka bir şeye inandırmasını istiyordum. Ona inanmak , güvenmek istiyordum. Kilidi açıp yan koltuğa kaydığımda kapıyı açıp arabaya bindi ve sürmeye başladı. Sert bir U dönüşü yaptığında " Nereye gidiyoruz?" diye sordum.
" Daha önce hiç kimsenin gitmediği bir yere. Hiç kimseyi götürmediğim bir yere."
" Nereye?"
" Evime.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Roman pour Adolescents- Sen beni mi izliyordun? - Hemde tahmin edebileceğinden çok daha uzun zamandır. Birden ortadan kayboldu. Etrafıma bakındım. Hayır yoktu. Gittiğini umdum ama birden sağımda belirdi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. - S...