Keşke uçuş iptal olsa. Keşke korkunç bir fırstına çıksa. Keske uçak bozulsa.. Keşke , keşke , keşke.. Son birkaç yılda demediğim kadar keşke demiştim. Şu son iki gün hariç. Son iki günde hiç keşkem olmamıştı. Hem de hiç. O kadar iyi gelmişti ki tek dileğim sonsuza kadar sürmesiydi. Keşke sonsuza kadar sürseydi. Bunun sadece iki gnüle kısıtlı kalmaması için her şeyi yapardım. Birbirimizin nefeslerin kaybolup sonra tekrar birbirimizi bulmuştuk sanki. Bakışlarında , dokunuşlarında hayat bulmuştum. Bana baktığı her an ikimizi beraber bir koruma kalkanının içine alıyordu ve kötü her şeyden koruyordu.
Londra'yı sadece otel odamızın penceresinden görmüştüm çünkü içerdeki manzara daha hoşuma gitmişti. Bu güzel iki günden sonra yeniden oraya dönmek çok zor geliyordu. Tekrar dokunuşlarından uzak kalacağımı düşündükçe göğüs kafesim sıkışıp kalbimi eziyordu.
Uçağımızın kalkacağını söyleyen anons yapıldığında keşkelerime bir yenisini eklememek için sıkıca Aaron'a sarıldım. Başımı göğsüne yasladım ve gözlerimin dolmasını engellemeye çalıştım. Başparmaklarıyla gözlerimden akan birkaç damlayı silip bana sıkıca sarıldı. Ağlamama tahammül edemiyormuşcasına beni kendine bastırdı. Kapıya doğru gidip uçağa bindik ve yerlerimize oturdu. Uçak kalktığı anda başımı omzuna dayayıp son huzurlu uykularımdan birine daldım.
Uandığımda uçak inişe geçmişti. Aaron'un suratından da benim kadar üzgün olduğu belliydi. İndiğimizde hemen dışarı çıkıp bir taksiye atladık. Taksici tabiki de ormanın içine giremeyeceğinden girişte inmek zorunda kaldık. İşaretli ağaca kadar yürüdük ve kapıyı açmadan önce bir süre dikilip birbirimize öylece baktık. Bu kapı açıldığında yaptığımız kısa kaçamak tamamen arkamızda , çok uzaklarda kalacaktı. Kimbilir daha ne kadar bir süre birbirimize o şekilde dokunamayacaktık.
Yine de içim biraz da olsa rahattı. İki arkadaşımı bu bataklıktan kurtarmıştım. Leslie ve Eric muhtemelen şu anda Los Angles sahillerinde rahatlamakla ve kaybettikleri zamanı telafi etmekle meşgullerdi. Burdan çok uzakta ve güvende olduklarını bilmek bana huzur veriyordu. Onlar adına seviniyordum. Yine de onlarından akıllarının burda olduğunu tahmin edebiliyordum.
Kapı açıldı ve beraber içeriye girdik ve sanki bizim gelişimizi bekliyormuş gibi Aldric bir anda karşımıza çıkıp " Kaçaklar geri döndü demek.." dedi.
" Aldric biz.."
" Haber vermeniz gerekliydi. Akademinin en önemli kurallarından biri de bu. Haber vermeden ayrılmak yasaktır."
" Biliyoruz ama.."
" Cezalısınız. İkinizinde Pazar günleri bir süreliğine alındı. sanırım kaybettiğiniz günleri telafı etmenize yetecek kadar bir süre pazar günleri dışarı çıkamayacaksınız."
Aldric arkasını dönüp uzaklaşırken Aaron bana sarılıp " Hapishaneye hoş geldik." dedi.
" Harika eskisinden daha yoğun olacağız."
" Hiçbir zaman seni göremeyecek kadar yoğun olmam."
" Umarım olmazsın."
Aaron benden ayrılıp kendi yatakhanesine doğru giderken ben de bana el sallamakta olan Simon'ın yanına gidip oturdum. Omzuna astığı havluyla yüzünü silip biraz da su içtikten sonra " Geri dönmüşsün." diye fısıldadı.
" Evet."
" Bir an Eric'le beraber gittiğinizi düşündüm."
" Bunu yapabilmeyi çok isterdim ama yarım kalmış işler var."
" Evet öyle. Leslie onunla gitti dimi? Şu anda güvendeler."
" Evet onlarla konuştum. Kimsenin adlarını bile bilmedikleri bir yerde beraber güvendeler. En azından o ikisini bu bok çukurundan kurtarabildim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Novela Juvenil- Sen beni mi izliyordun? - Hemde tahmin edebileceğinden çok daha uzun zamandır. Birden ortadan kayboldu. Etrafıma bakındım. Hayır yoktu. Gittiğini umdum ama birden sağımda belirdi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. - S...