Biletlere baktım. Gülümseyerek bir tanesini elime alırken '' Tamam. Ne zaman?'' diye sordum. Biraz parti kimseyi öldürmezdi herhalde. Bunca şeyin arasında eğlenmek benimde hakkım ve özellikle de ihtiyacım olan şeydi.
'' Pazartesi günü. Akşam saat 20.00 da seni alırım. Olur mu?''
'' Peki. Dediğin gibi tuhaf elbiseler giymek zorunda değilim dimi?''
'' Hayır tabikide. Nasıl istiyorsan öyle gel.''
'' Tamam. Pazartesi akşam görüşürüz.''
'' Görüşürüz.''
Kapıyı açıp dışarıya çıktı ve kapıya yaslanarak bana baktı.
'' Bu 2 ders için de çok teşekkür ederim. Bay Bonsell'den çok daha iyi anlatıyorsun.''
'' Evet. Ama eminim onun problemi tamamen aksanından kaynaklanıyor.''
'' Olabilir. ''
Gülerken bir anda beni hazırlıksız yakaladı. Dudakları yanağımla birleşmeden kendimi geri çekmeyi düşündüm ama dediğim gibi hazırlıksız yakalanmıştım. Bu yüzden kıpırdayamamıştım bile. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde ona bakıp gülümsedim ve oda aynı şekilde karşılık verdikten sonra arkasını döndü.. İkimizde o ana kadar verandanın aşağısında durup gülerek bizi izleyen Aaron'u görmemiştik. Derin bir nefes alırken şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım. Stephan yapmacık bir gülümsemeyle ona baktı ve '' Aaron.. Burda ne işin var?'' diye sordu. Aaron verandaya tırmanıp onun omzuna 'dostane' bir yumruk geçirdi ve '' Tek özel ders alan sen değilsin.'' diye fısıldadı.
'' Edebiyattan özel ders mi alıyorsun?''
'' Kendisi sıra arkadaşım olur da.. Beraber ödev yapmamız lazım. Ama sen şanslısın. Derse gelip bir de üstüne öpücük alıyorsun. Ben ödevi tek başıma yapıp altına da onun adını yazıyorum ama tek aldığım şey kıçıma bir tekme.''
'' Belki de tarzını değiştirmelisindir ha?''
'' Senin gibi mi olmalıyım? İkimizde senin tarzını çok iyi biliyoruz değil mi?''
Birbirlerine tehditkar bakışlar atmaya başladıklarında işlerin daha ileri gitmemesi için zoraki bir şekilde öksürdüm. Stephan bana bakıp el sallarken Aaron suratıma bile bakmadan yanımdan geçip eve girdi. O koridoru dönüp salona girdiğinde Stephan '' Kalmamı ister misin?'' diye fısıldadı ama başımı hayır anlamında sallayıp onu böyle bir şeyin içine çekmemeye karar verdim. O arabasına binip gittiğinde derin bir nefes alıp kapıyı kapattım ve salona geçtim. Masanın üzerindeki bileti eline almış inceliyordu. Yanına gidip bileti elinden alıp masaya koydum ve sinirli bir şekilde ona baktım.
'' Sen gerçekten sınırlarını bilmiyorsun! Burda ne yapıyorsun?''
'' Ödev konusunda ciddiydim.''
'' Tam bu gün , bu saatte bana haber vermeden mi ödev yapmaya karar verdin?''
'' Evet. Hem sen yokken yeni ve muhteşem bir fikir bulup onu da Bay Bardin'e kabul ettirdim.''
'' Nesin sen hipnozcu falan mı? Bir öğretmeni nerdeyse tüm dersin akışını değiştirmeye nasıl bu kadar kolay ikna edebiliyorsun.''
'' Muhteşem yeteneklerim var. ''
'' Evet bie tek benim üzerimde işe yaramayan bir ikna kabiliyetin var.''
'' Senin üzerinde işe yaramayan değil. Seni ikna etmeye çalışsam başarırım. Ama denemiyorum bile.''
'' Neden? Başarısız olmaktan mı korkuyorsun?''
'' Hayır böylesi daha eğlenceli de ondan.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Teen Fiction- Sen beni mi izliyordun? - Hemde tahmin edebileceğinden çok daha uzun zamandır. Birden ortadan kayboldu. Etrafıma bakındım. Hayır yoktu. Gittiğini umdum ama birden sağımda belirdi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. - S...