Sessizliği , bu anı bozmak istemiyordum. Az önce yaşananların üzerine hemen bunu söylemek istemiyordum ama söylemem lazımdı. Kelimeler içimde kaldıkça canımı yakıyordu. Derin bir nefes alırken " Onlara söyleyecek misin?" dedim. Onun da aklını kurcalayan bir soruyu sorduğum için keyfi kaçmış görünüyordu. Yine de , daha demin olanlara rağmen bunları da düşünmeden edemiyordum.
" Söyleyemem. Bu mümkün değil."
" Bunu sen yapmazsan ve başkalarından duyarlarsa herşey daha kötü olur. Belki onlara olan herşeyi anlatırsan.."
" Bunu bağışlayacaklarını düşünüyorsan yanılıyorsun. Bu çok büyük bir suç."
" Ama bu elinde olmadan , istemeyerek yaptığın birşeydi. Tamamlanmak için sana ihitiyaçları var. Değil mi?"
" Evet. Ama bu yine de bir haini aralarında isteyeceklerini göstermez."
Hiçbir şey söylemeden birkaç dakika düşündü. Yeniden soğuk bakışları donuklaşırken bu kararın onun için çok zor olduğunu anlayabiliyordum. Düşünüyordu. Hemde hiç durmadan. Oda yorulmuştu ama yüzleştikleri ve yüzleşeceklerini düşünmeden duramıyordu. Bundan sonra hiçbir şeyin kolay olmayacağı gerçeği ikimizinde aklından geçerken saçma bir şekilde onu bir nebze rahatlatabileceğimi düşündüm ve " Sana birşey yapamazlar." dedim. Gülümsedi.
" Nereden biliyorsun?"
" Onlara izin vermem. Ben olanları anlayabiliyorsam eminim onlar da anlayabilir."
Gülümsemesi suratına daha da yayılırken bunun onu rahatlatmadığını elbette biliyordum. Beni de rahatlatmamıştı ama böyle bir durumda insan ne diyebilirdi en ufak fikrim yoktu. Oturduğu yerden kalkıp mutfağa doğru giderken " İzin isteyeceklerini sanmıyorum." dedi. Peşinden mutfağa gittim. Dolaplardan birini açıp içinden yasemin çayı çıkardı ve bardağa koydu. O ana kadar daha demin olanların bana zarar vereceği aklıma gelmemişti.
" Daha demin olanlar.. Üzerimde etki bıraktı değil mi?"
Bana bakmadan gülümserken " Harika kokuyorsun." dedi. Bu kokunun sadece bir bardak yasemin çayıyla geçmeyeceğinden emindim. Az önce olanlar hayatımda hiçbir zaman sahip olmadığım bir tutkuyla yaptığım şeylerdi. Daha önce hiç öyle hissetmemiştim. Kelimelerle tarifi zor hatta belkide imkansız olan birşeydi. Bardağa suyu koyarken suratına baktım. Öpüşmemiz kesinlikle üzerimde , kapatılması mümkün olmayan bir iz bırakmıştı ama o bundan pişman değildi. Asıl problem benimde ufacık bile olsa bundan pişman olmamamdı.
Bu etki , iz ne zaman tam olarak geçerdi bilmiyorum ama bir an önce olması lazımdı. Ne Eric'lerin sorularına maruz kalmayı ne de kendimi ve yanımdaki herkesi tehlikeye atmayı göze alamazdım. Bunu gördükleri an binlerce soru soracaklardı. Daha da kötüsü David beni bulmak isterse onun işini kolaylaştırmış olacaktım. Gerçi David'in bu konuda fazla zorlanacağını sanmıyordum. Üzerimdeki bu koku olsun olmasın beni istediği zaman bulabilirmiş gibi geliyordu.
Bardağı bana uzattığında alıp kokusunu içime çektim. Bir anda ellerimin kontrolünü yitirdiğimi hissettim ve bardak ellerimin arasından kayıp gitti. İnanılmaz bir acı tüm vücuduma saplanırken ellerimi karnıma götürdüm ve akan kanı o zaman fark ettim. Omzuma ve kollarıma olduğu gibi bir kesik değildi bu. Sanki biri beni tüm gücüyle bıçaklamış gibi açılan bir kesikti. Aaron yere akan kanları gördüğünde onun da benim kadar şaşkın olduğunu anlayabildim.
Ama bu şey , sadece bir kesikle sınırlı kalmamıştı. Biri bıçağını içime sokmuş ve şimdi de onu daha derine sokabilmek için içeriye doğru bastırıyormuş gibi hissediyordum. Çığlık atarak yere yığıldım. Hiç böyle hissetmemiştim. İşkence gibiydi. Düşünemiyordum , nefes alamıyordum. Sadece canımın ne kadar acıdığını düşünebiliyordum. Sadece acıya odaklanmıştım. Aaron beni alıp içeriye taşıdı. Tshirtümü kaldırıp baktığında kesiği görebiliyordum. Çok derindi. Bir insanı öldürebilecek kadar derin.
Kesik giderek büyüyor ve uzuyordu. Karnımın boydan boya yarıldığını hissederken yapabildiğim tek şeyi yapmaya ve çığlık atmaya devam ettim. Biri kalbimi dışarı çekiyormuş gibi hissediyordum. Her tarafım yanıyor ve vücudum çığlık atıyordu adeta. Bir süre panik içinde ne yapacağını bilmez bir şekilde karşımda durduktan sonra merdivenlere doğru koştu.
Elimi ağzıma bastırıp çığlıklarımı engellemeye çalıştım ama bu mümkün değil gibiydi. Sanki ele geçirilmiştim. Acı tarafından ele geçirilmiştim ve hiçbir şey yapamıyordum. Etimin kemiklerimden ayrıldığını ve sahip olduğum tüm kanın bedenimi terk ettiğini hissediyordum. Bu durumdan geri dönmem imkansızdı.
Aynı acıyı tekrar hissettim ama bu sefer karnımda değil boynumdaydı. Çenemin altından başlayarak köprücük kemiğim boyunca açılan derin kesikten kanlar akmaya başladığında daha çok bağırdım. Bu tarifi olmayan bir acı , bir işkenceydi. Aaron'un üst katta birşeyleri aradığını görebiliyordum. Sonunda bulduğunda merdivenleri kullanmak yerine aşağıya atladı ve elinde tuttuğu şişeyi açıp içindeki pembe sıvıyı karnımdaki ve boynumdaki kesiklere döktü. Bir an için acı daha da arttı. Asit dökülmüş gibi irkildim ve bir kere daha inledim. Başımı koltuğa bastırdım ve çığlıklarımı hapsetmeye çalıştım. Gözlerim kararıyordu. Ölmekle ölmemek arasında kalmış gibiydim.
Yavaş yavaş acım hafiflerken etrafa yayılmış olan kanlarımın bedenime doğru aktığını gördüm. Kıyafetlerime yapışmış olan kanlar dışında akmış olan tüm kanım ait oldukları yere dönmüşlerdi. Elimi alnıma götürüp terimi sildiğim sırada suratıma da biraz bulaşmıştı. Sonunda acı tamamen gittiğinde ve nefes alışım eski haline döndüğünde karnımdaki kesiğe korkarak baktım. Tamamen kaybolmuştu. Sanki hiç olmamış gibiydi. Hala nefes nefeseydim.
Şişeyi işaret ederken " O da ne öyle?" diye sordum. Değişik bir kokusu vardı. Hoş , ferah bir koku. Tenime değdiği yerler şimdi yanmıyordu. Aksine rahatlatmıştı. Şişeyi kapatıp kenara koyarken sesindeki korkuyu belli edercesine " Gül suyu." dedi.
" Sanki biri içime girmiş , beni içerden öldürmeye çalışıyor gibiydi."
" Biliyorum."
O anki acıyı yeniden anımsayınca gözlerimi kapattım. O saniyeler , dakikalar geçmek bilmemişti resmen. Aaron'a tekrar baktığımda hiç iyi görünmüyordu. Bacaklarımı kendime doğru çekerek ona baktım ve " Bu.. Bu daha demin olanların bir etkisi miydi?" diye sordum. Başını evet anlamında sallarken çok kızgın görünüyordu. Elini saçlarının arasından geçirirken " Benim suçumdu." dedi. Başımı hayır anlamında sallarken " Değildi." dedim ama bunu kabul edecek gibi gözükmüyordu.
Derin bir nefes alırken " Bunlar daha ne kadar kötü olabilir." diye sordum. Salonda bir aşağı bir yukarı yürümesine ara verip " Bilmiyorum ama öğreneceğim." dedi.
" Nasıl öğreneceksin?"
" Bir yolunu bulup yapacağım. Merak etme. Sana benim yüzümden zarar gelmesine izin vermem."
" Önemli birşey değil. Sakin ol."
" Sakin mi olayım? Karnın ve boynun boydan boya yarıldı. Ama evet.. Olabilecek diğer şeylerin yanında önemli değil tabi."
" Bir yolunu bulacağımıza eminim."
Kelimeler kurumuş boğazıma hançer gibi saplanınca sarsılarak öksürmeye başladım. Göz açıp kapayıncaya kadar Aaron elinde bir bardak suyla geri gelmişti. Bardağı bana verdiğinde tüm suyu bir dikişte içtim.
" Teşekkür ederim."
" Her zaman."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Teen Fiction- Sen beni mi izliyordun? - Hemde tahmin edebileceğinden çok daha uzun zamandır. Birden ortadan kayboldu. Etrafıma bakındım. Hayır yoktu. Gittiğini umdum ama birden sağımda belirdi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. - S...