11.Bölüm "Kanıt"

882 69 14
                                    


Bütün okulun gözleri önünde Çınar'ın sevgilim olduğu yalanını onaylamıştım. Üstelik bu yalanın sebebini henüz ben de bilmiyordum. Bilmediğim halde böyle bir durumu kabullendiğim için kendime kızıyordum ama artık çok geçti.

Bulut gözlerime baktı. Mavi gözlerinde öfke, kıskançlık, hayal kırıklığı doluydu. Ona karşı büyük bir haksızlık yapmıştım. Bulut, tek kelime etmeden çekti gitti. Hala elimi tutan Çınar'a baktım. Ona isyan dolu bir sesle "Oldu mu? " diye fısıldadım. Umursamazca yüzüme baktı. Sonra da elimi bırakıp gitti. İstediği olmuştu işte. Benim üzülmem, Bulut'u kaybetmem onun zerre kadar umrunda değildi.

Etrafımı çevreleyen gözlerden kaçarken karşımda yere çakılmış gibi dikilen Miraç'ı gördüm. Gözleri yerinden çıkacak gibi bakıyordu bana.

"Nisan?" dedi hayretle. "Bu duyduklarım doğru mu kızım?"

"Miraç yürü gidiyoruz." diyerek çekiştirdim onu. Merve de "Ne oluyor ya?" diyerek peşimizden geliyordu. İkisinin ortasına geçtikten sonra hızlı adımlarla sınıftan uzaklaşmaya başladım. Sessizliğe ihtiyacım vardı. Bu olanları kızlara anlatırsam belki biraz rahatlayabilirdim.

Asansörden inip okulun en tenha köşesine kadar yürüdük. Bir banka oturup başımı ellerimin arasına aldım.

"Offff!"

Miraç ve Merve yine beni ortalarına alacak şekilde yanıma oturdular. Miraç dudağını ısırarak şüpheyle bana baktı.

"Var değil mi bir açıklaması? Yoksa siz gerçekten..?"

"Hayır!" diyerek Miraç'ın cümlesini yarıda kestim. "Sevgili değiliz."

"Niye el ele tutuştunuz o zaman? En önemlisi niye Bulut'a sevgiliyiz dedin?"

"Çınar öyle olması gerektiğini söylüyor. Hande'nin yaptıklarını falan söyledi tekrar."

Merve "Yalnız varya dün siz gittikten sonra Bulut fena bozuldu." diyerek araya girdi.

"Tahmin edebiliyorum." dedim. Sonra Miraç'a döndüm. "Beni pansiyona götürdü."

"Yuh! Bana bak gece senin odana gelip rahatsız etmedi değil mi?"

Dudağımı ısırıp gözlerimi kaçırdım. Buna gerek kalmadı. Çünkü aynı odada kaldık.

"Nisan? Odana mı geldi yoksa?" diye üsteledi Miraç. Kollarını göğsünde birleştirmiş, beni resmen sorguya çekiyordu.

"Şeyy." dedim. "Aynı odada kaldık."

"Ne? Aynı odada mı? Birlikte mi?"

"Bağır Miraç bağır. Biraz daha bağır. Bütün okul duysun tamam mı?"

"Bana bak yoksa birşey mi yaptı sana?"

"Yok artık! O kadar da değil."

Miraç nefesini dışarı verdikten sonra arkaya yaslandı.

"Bu çocuğun derdi ne ya? Hem sen nasıl izin verdin aynı odada kalmaya? Birlikte mi yattınız?"

İşaret parmağımla burnumu kaşıyarak gözlerimi kaçırdım.

"Yok yok. O şeyde yattı. Yerde."

"Yalan söyleme bana."

Biriyle dost olmanın en kötü yanı buydu. Sıradan bir arkadaşınız sizin tepkilerinizi anlamıyordu ama dostlarınız en ufak hareketinizden yalan söyleyip söylemediğinizi anlayabiliyordu.

"Ben onun yanıma yatacağını nasıl bilebilirdim ki? Ben uyuduğumda o daha balkondaydı hem."

"Hiç şaşırmadım doğrusu. Bizim Çınar bu. Tam da ondan beklenilecek türden bir hareket." dedi Merve. "O böyle şeyleri pek takmaz da. Fazla rahat bir erkek." diye ekledi.

Nisan Güneşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin