56. Bölüm "FİNAL Part-1"

637 43 4
                                    

Not: Arkadaşlar bir önceki bölüm finalin ilk kısmıydı ancak final çok uzadığı için o bölümün adını değiştirdim. Bu bölümden sonra bir de part-2'yi yayınlayacağım. En geç cuma günü yayınlayacağımı düşünüyorum. Yani Cuma günü Nisan Güneşi bitmiş olacak. Heyecanlıyım ve sabırsızlanıyorum. Yorumlarınızı bekliyorum.

Keyifli okumalar!(;

••

Çınar'ın mektubu ellerimin arasından kayıp yere düştüğünde, gidenin sadece Çınar olmadığını biliyordum. O, yalnız değildi. Kalbimi yerinden söküp avuçlarına almıştı ve onu da gittiği yere götürmüştü. Kalbim her attığında Çınar'ın ruhunda yaşıyordum. Her nefes alışımda, varlığım onun yanımda anlam kazanıyordu. Biz birbirimize aittik. Birbirimizi seviyorduk, aşıktık. Böyle bitmemeliydi, bitmek zorunda değildi. Çınar olmadan hayatıma nasıl devam edebilirdim? Onun da bana, benim ona verdiğim kadar verdiğini bile bile nasıl umursamaz olabilirdim?
Çınar benim nefesimdi. İnsan nefes almadan nasıl yaşayabilirdi?

Gözyaşlarım durmaksızın akarken kendimi yatağın üzerine bıraktım ve gözlerimi kapattım. Bu gerçek olamazdı. Çınar...gitmişti. Nereye gittiğine dair en ufak bir fikrim yoktu üstelik. Nasıl bir yol izlemem gerektiğini bilmiyordum. Tek isteğim onun geri dönmesiydi. Çünkü ben aptalın tekiydim. Ona söylediğim kelimeler yüzünden kendimi berbat hissediyordum. Nasıl bu kadar kör olabilmiştim? Çınar'ın beni korumaya çalıştığını nasıl anlayamamıştım?

Keşke ölseydin. Zamanı geri alma şansım olsaydı, o iki kelime Çınar'ın hafızasından silmek için her şeyimi feda edebilirdim. O, benim için fedakarlık yaparken, benim gözlerim gerçeklere kapanmıştı. Hatalarımın acı sonuçları yüzüme sert bir tokat gibi çarpıyordu şimdi. Tüm bunlarla yüzleşmeye dayanamıyordum. Çınar'ı kaybetmek korkuların en büyüğü, acıların en yoğunuydu.

Bir şeyler yapmalı, bir çıkar yol bulmalıydım. Bulmak zorundaydım. Böyle ağlayarak ne kazanabilirdim ki? Çınar'ı kazanamayacağım kesindi. Yatağımdan bir hışımla kalktım ve odamdan çıktım. Annem ve ablam salonda oturuyorlardı. Benim çıktığımı görünce panikle yanıma geldiler. "Ne oldu?" diye sordu annem. Gözlerindeki endişe içimi parçalamaya yetmişti.

"Gitmem lazım," dedim içimi çekerek. "Onu bulmam lazım anne."

"Kimi?" dedi annem. Bana delirmişim gibi bakıyorlardı. Haksız da sayılmazlardı. Yaşadıklarımı nasıl kaldırdığıma ben bile inanamıyordum.

"Çınar," diye sızlandım. "Beni korumak için ölüme gidiyor anne." Sesim o kadar çaresiz çıkmıştı ki tükendiğimin farkındaydım.

"Ne saçmalıyorsun?" dedi ablam. Kapının önüne- karşıma- dikilip kaşlarını çattı. "Yine nereye gidiyorsun? O adam için kendini ve bizi üzdüğün yetmedi mi? Daha ne kadar acı çekeceksin?"

"Abla," dedim nefesimi toplamaya çalışarak. "Lütfen, çekil yolumdan. Bırakın beni. Gitmem lazım anlıyor musunuz? Onu bulmam lazım."

"Hayır," diye karşı çıktı ablam. Yüzümü avuçlarının arasına aldı ve gözlerimin içine baktı. "Bak, aynı kanı taşımıyor olabiliriz. Ama sen benim kardeşimsin. Sen benim canımsın. Zarar görmeni istemiyorum."

"Abla, lütfen," diyerek sızlandım. Sesim o kadar yorgundu ki bu kadar bittiğime inanamıyordum.

"O, hepimize zarar veriyor," dedi ablam. Ses tonuna bakılırsa giderek öfkelendiği aşikardi. "Nasıl bu kadar kör olabilirsin Nisan? Aklım almıyor."

"Bırak gitsin."

Ablamla aynı anda bakışlarımızı anneme çevirdik. Doğru mu duymuştum? Annem gitmeme izin mi vermişti? "Anne," diye fısıldadım. "Sen..."

Nisan Güneşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin