41. Bölüm "Geç Kalınmış"

569 43 5
                                    

Multimedyadaki şarkıyı bölüm başında açıp okumaya öyle başlayabilirsiniz.

Not: Bölümün tamamı Çınar'ın ağzından yazılmıştır.

••

Çınar Arslan

Beynimin içindeki şu lanet olası sesleri bir türlü susturamıyordum. Kalbime saplanıp kalmış, ruhumu kıvrandıran bu acıdan kurtulamıyordum. Uzun zaman sonra ilk defa hastane duvarlarının arasında yitip gittiğimi hissediyordum. Ne kadar zaman olmuştu bu soğuk duvarların arasında beklemeyeli? Ne için buradaydım? Kim için buradaydım?

Cenker'in "Çınar kendine gel," dediğini duydum. Ameliyathane yazan büyük kapının karşısında bir duvar dibinde diz çökmüş, nefes almaya çalışıyordum. Boğulduğumu hissediyordum. Bütün bu olanlar...benim yüzümdendi. Nisan benim yüzümden buradaydı. Benim yüzümden içeride can çekişiyordu.

"Ayağa kalk kardeşim," diye fısıldadı Cenker. Tepemde dikilmiş bana elini uzatıyordu. Onu duyuyor, görüyordum ama tepki veremiyordum. Kalbime batan birşey vardı, hareket etmemi engelliyordu. "Çınar onun sana ihtiyacı var," dedi kelimeleri vurgulayarak. "Anladın mı beni? Nisan'ın sana ihtiyacı var."

Sustum. Sadece sustum. Ne söyleyebilirdim ki zaten? Hangi söz zamanı bir saat geriye almaya yeterdi? Hangi söz tam da şimdi Nisan'ın yanımda olmasını sağlayabilirdi? Söyleyecek tek bir kelimem dahi yoktu.

"Herkese haber verdim," dedi Cenker, ardından derin bir nefes alıp yanıma, duvarın dibine oturdu. "Birazdan burada olacaklar."

Başımı sallamakla yetindim. Tek yapabildiğim buydu. Gözlerimi kapattım ve başımı duvara yasladım. İşin en acı tarafı da gözlerimi her kapattığımda bu sabah Nisan'ın bana gülümseyerek bakan yeşil gözlerini görüyor olmamdı. Bu kahrolmama yetiyordu, içimi parçalamaya yetiyordu onun masum gözleri...

"Böyle olmaz," dedi Cenker. "Birşey söyle, birşey yap. Beni gerçekten korkutuyorsun Çınar. Tepki ver bana, konuş benimle."

"Kanlar içindeydi," diye fısıldadım. Bu iki kelime dudaklarımdan sıyrılıp özgür kalmıştı. O görüntüyü aklımdan silip atmam mümkün değildi. Güzel yüzü, beyaz teni, elbisesi...kana bulanmıştı.

••

Bir saat önce

"Nisan!" diye bağırdım. Sesim boğazımı yakmış, bir volkan gibi patlamıştı. Koştum. Caddedin ortasına savrulmuş, küçük bedeninin yanına koştum. Hareket etmiyordu, hareket etmiyordum. Tek yapabildiğim, yere serilmiş bedenine bakmaktı. Donmuştum sanki, yere sabitlenmiştim. Birkaç saniye önce Nisan'a çarpan arabanın hızla uzaklaşmasını izledim. Konuşamayacak kadar kendimi kaybetmiştim. Aklımı kaybetmiştim. Herşeyimi kaybetmiştim.

Cenker'in bana çarpıp Nisan'ın yanına eğilmesiyle yeniden nefes aldığımı hissettim, kendime geldim. Dizlerimin üzerine çöktüm ve Nisan'ın yana çevrilmiş yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Yaşıyor," dedi Cenker. Ayağa kalktı ve "Ambulansı arıyorum," dedi. Parmaklarımı boynuna bastırdım. Sanki ona dokunmazsam kalbi duracak gibiydi, parmaklarımı oradan çekersem nabzı atmayacak gibiydi.

Omzuna saplanmış küçük cam parçaları ilişti gözüme. Önce çıkarmak için elimi uzattım, sonra durdum. Ona dokunmamalıydım, ona zarar vermemeliydim. Daha fazla incitmemeliydim onu.

"Onu götürelim," diye bağırdım. Böyle elim kolum bağlı duramıyordum. "Hayır hayır," diye telaşla karşılık verdi Cenker. "Onu hareket ettiremeyiz. Ambulansı beklemek zorundayız Çınar, sabit kalmalı."

Nisan Güneşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin