39. Bölüm "Nisan Güneşi"

513 33 1
                                    

Florida/USA,
48 Saat Sonra

Yıldızlar...

Sayamadığım kadar çok ve göz alıcı görünüyorlardı. Tıpkı bugün benim ruhumun parladığı gibi parlıyorlardı. Gökyüzü, siyah bir yıldız denizini andırıyordu. Şu an saatler gece yarısı 00.03'ü gösteriyordu. Muhtemelen Türkiye'de yeni sabah olmuştu. Evet, jet lag yüzünden zorlanmıştım ama bu güzel eyaletin havasına çabucak uyum sağlayabilmiştim. Üstelik hayatımın en anlamlı gününü noktalamak üzereydim, zaman farkının ne önemi vardı ki? Bugün, dünyanın neresinde olursam olayım, yaşadığım en güzel gün olarak kalacaktı benliğimde. Sevdiğim adam yanımdaydı; kendi sonsuzluğuma ulaşana kadar da yanımda olacaktı. Dünyanın öbür ucunda, kıtaların ve okyanusların ardında, hayallerimi süsleyen Miami şehrindeydim. Çınar, bu şehrin hayallerimi süslediğini biliyordu. Ve bu yüzden bu görkemli, ihtişamlı, doğa harikası şehri seçmişti.

Sürprizi için. Hayatımı değiştiren o sürprizi gerçekleştirebilmek için. Ve gerçekleştirmişti de. 'O an' ikimiz için de bir milat olarak kalacaktı sonsuza kadar. Nefes aldığım sürece Çınar'a ait bir kalbi, yine ona ait bir bedenin içinde taşıyor olacaktım. Çınar Arslan benim sonsuzluğumdu.

"Sevgilim?"

Çınar, kollarını belime dolayınca sessizliği terk edip yüzümü onun yüzüne çevirdim. "Dalmışım," diye fısıldadım, kollarımı boynuna doladıktan sonra. Alnım onun çenesine değiyordu. Öyle huzurluydu ki, gözlerimi kapatma ihtiyacı hissetmiştim birden. "Burası...çok güzel Çınar. Bunu nasıl yapabiliyorsun? Sanki özel bir gücün var ve beynimin içine sızıp hayallerimi gözetliyorsun. Burası harika bir yer Çınar." Bakışlarımı Çınar'ın ardındaki iki katlı, ihtişamlı eve çevirdim ve yeniden hayrete düşerek, "Bu ev çok güzel," diye fısıldadım. Atlas Okyanusu'nun kıyısında, gözlerden ırak, huzurun ruhumuzu okşadığı bir evdeydik. Etrafımızda benzer evler de vardı ama en yakın ev bile en az üç yüz metre uzağımızdaydı.

"Senin kadar değil," dedi Çınar, dudaklarını dudaklarıma bastırmadan önce. Dokunuşu yumuşak ve telaşsızdı. Onun kollarında kendimi kaybediyordum. Aslında bu günden sonra asla eski ben olmayacaktım. Çınar Arslan hayatıma adını kazımıştı bir kere... Önceleri de düşünmediğim gibi, artık onsuz bir hayat düşünemiyordum.

Ay ışığı okyanusun gizemine yansıyor, karanlık o göz alıcı ışıltıyla birleşiyordu. Sadece dalgaların sesi vardı etrafta, onun haricinde çıt bile çıkmıyordu. Çınar'ın dudakları dakikalarca dudaklarımda kaldı. Geri çekildiğinde ise ayaklarım yerden kesilmişti. Ellerim her ne kadar onun güçlü sırtına tutunsa da, ayakta kalmakta zorlanıyordum. İçim kıpır kıpırdı, kalbimi sıkıştıran o heyecanın sebebini biliyordum. Ve evet, belki biraz da korkuyordum.

"Seni seviyorum." Çınar'ın her kelimesi ömrümün sonuna kadar dinlemek istediğim bir melodi gibiydi. Onun sesini, beni sevişini seviyordum. Gözlerimi yeniden kapattım. Ayaklarım gecenin bile etki etmediği ılık kumların üstündeydi. Çınar, tek eliyle belimden tutarken, diğer eliyle saçlarımı omuzlarımın arkasına doğru itti. Onun karşısında savunmasız ve ürkektim. Beni tek bir hareketiyle yukarı kaldırdıktan sonra her iki eliyle belimi sardı. Dudakları önce yine dudaklarıma, sonra da boynuma kaydı. Nefesi her defasında tenime işliyor, dokunduğu yerleri delip geçiyordu. Bacaklarımı Çınar'ın beline doladım ve kollarımı onun güçlü, geniş omuzlarına yerleştirdim. Bedeni ve varlığı bana güven veriyordu. Yanımda olduğu sürece düşmeyeceğimi, hatta ayağıma taş bile değmeyeceğini biliyordum. Bana hissettirdiği en güzel şey güvendi.

 Bana hissettirdiği en güzel şey güvendi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Nisan Güneşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin